4 Haziran 2007

Küresel Sulama!


Küresel Sulama!


Yazımıza dünden devam edelim. Damlama sulama yöntemini ilk kez inceleme fırsatını K.K.T.C de bulduğumu söylemiştim. Bildiğimiz tulumba kafalarına takılan basit bir düzenek ile rüzgar gülleri yardımıyla havuzlarda toplanan su daha sonra ağaç diplerine serilen hortumlar vasıtası ile sulama işlemi yapılıyordu. Bir İstanbul (3 yıl önce) dönüşümde aynı şekilde sulamaya Manisa-Akhisar taraflarında rastladım. Geçen yıl ise epey yaygınlaştığını rüzgar güllerindin kalabalıklığından anladım. Bağ ve zeytin sulaması bu yöntemle yapılmaya başlanmış.

Bu konuda yazdıklarımızın üzerine daha önce merhabalaştığımız ama pek sohbet imkanı bulamadığımız Kemal Park geldi. Sağ olsun yazdıklarımızı doğrular ve teşvik eder şeyler söyledi. Bunu önemsedim zira kendisi Ziraat Fakültesi mezunu ve bizzat çiftçilik yapan biri olarak bizi takdir ettiğini… Kendisi sulama teknolojileri ve yöntemleri konusunda yetkin, gelişmeleri takip eden üretici. Bu konuda yardımını istedim çünkü uzmanlık alanım değil. Ayrıca ilçemizde Ziraat Fakültesi veya Ziraat Meslek Yüksek Okulu mezunu çiftçilerimiz, bölgemize ve üretim anlayışının yanlışlığına dair tespitlerini bana iletmeleri durumunda köşemde yer vermekten kıvanç duyarım.


Küresel Isınma’ sokaktaki vatandaşımızın gözlemleyebileceği boyutlara ulaştı. Oysa bu tehdit özellikle Soğuk Savaş sonrası sık sık dillendirilmeye başlamıştı. Sebepleri farklı olmakla beraber, etkisini minimize etmek için su kullanımına itina göstermeliyiz. Su en çok tarım için kullanılır. O zaman ilk önlemleri tarım da almalıyız. Ben zemin üzerine takılan dürbineler ile tarla sulanan dönemlere yetiştim. Rahmetli ninem tarla kıyılarına yaptıkları küçük bahçeleri 1m’lik açtıkları çukurlardan tenekelerle suladıklarını anlatırdı. Yani bir metrede su var. Fetrek Çayı ve Moskof Çayı hep akardı. Ortaokul yıllarımızda (1985-88) o zaman ki sınıf arkadaşlarım Engin Kurt, Basri Yıldırım, Necati Öztürk, Barış Ünal ile Moskofta az çimmedik, balık avlamadık kargıdan oltalarımızla… Sonra su seviyesi düştü. Düştükçe artezyen kuyuları derinleşti. En son Maşat (Şehitler) üstünde ki kuyumuzun 22 metre olduğunu hatırlıyorum. Bu kuyular derinleştikçe tehlike arttı. Salmastra sıkmak, kayış takmak, dürbüne havası almak için kuyuya inenlerden çok yaralanan, sakat kalan oldu. Artık artezyen çukurları kapandı. Su çıkarmakta yetersiz. Önce 30 m sonra 60m. Şimdilerde 150 m. de su sondajları pompaları var. Hatta pompalar yetersiz kalıyor dağlıç takılıyor. Su seviyesi düştükçe sulama maliyetleri yükseliyor.


Dünyanın tersine bizde su tüketimi üstten aşağı doğru gitti böylece… Sonuç: ekim ve bitkinin büyümesi için gerekli toprak tavı hep daha derine kaçtı. Zamanında ovada batak oluşmasını, ekinde su durmasını önlemek için açılan kanallar işlevini yitirdi. Öyle ki hali hazırda ki tavı kaçıran unsurlar haline geldiler. Dünya da ise su mümkün olduğunca derinden çıkarılarak, yüzey tavı korunmaya çalışıldı. Akarsulardan hazır su çekmek yerine yinede derin sondajlarla yüzey suyunun kaçmasını engellediler. Bir zamanlar 2-3 el sulama ile yetişen pamuk artık 4-5 suya yok demiyor. Geldiğimiz noktada yüzey tavını derinlere kaçırdık. Böylece yağmursuları bitirdiğimiz katmanlardan hızlı bir şekilde süzülerek geldiğimiz derinliklere ulaşıyor. Böylece suya doymayan bir toprak yapısı oluşmaya başladı.


Bu sene kurak geçecek görünüyor. Sulama sistemleri keza bu yüzden önemli. En az su ile en fazla ve tasarruflu bitki sulamayı öğrenmeliyiz. Toprak sulamadan, bitki sulamaya geçmek için geç kaldık zaten. Mesela bağcılıktan örnek verelim: modern direk asmalarınız var. Bahar başında arasını pullukla sürüp, asmanın sezon içinde orta boşluğa attığı pürçekleri (kök uzantıları) koparıyoruz. Ardından sürdüğümüz bu boşluğu gübreleyip, suluyoruz. Doğal olarak burada ot bitiyor. Sonra yine bu otları öldürmek için ızgara geçiyor, yine suluyor, gübreliyoruz. Lakin işlediğiniz, suladığınız, gübrelediğiniz yerin otlanmasını önleyemezsiniz. Bu esnada filize, çiçeğe, koruğa durmuş bağa tarım makineleri ve traktör tekerleri ile zarar veriyoruz. Üstelik ot öldürücü ilaçların kimyevi artıklarının, malımızın içine işlemesi, ek masraf yüklemesi diğer zararlarımız. Normalde dönüme 15kğ gübre gereken aynı bağ için, damlama sulama yönteminde eritilmiş veya sıvı gübre tüketimi 5-5.5kğ civarındadır. Normal sulama yöntemine göre 5/1 su tasarrufu sağlar. Toprağı değil, bitkiyi suladığınız için ara boşluğun otlanması asgaridir. Suyla buluşamayan yaban otlar fazla gelişmeyeceğinden pürçekleri koparan pulluk yerine ızgarayla rahatlıkla toprak altı edilir. Gübre direkt su ile köke verildiğinden azami fayda sağlar. Otlanma sadece asmanın kök bölgesinde olacağından çapalanması kolay ve kısa sürede yapılabilir. Salma suya nazaran, su bitki köklerine eşit oranda verileceğinden yada bu şekilde seçili sulama yapıla bilineceğinden tarlanın bir tarafı su isterken diğer tarafı yeşillenip, yapraklanmayacaktır.
Ya bu konuyu bana bırakmayın nerdesiniz Ziraat Mühendisleri?
DSİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu sık sık basına yansıyan demeçlerinde "Türkiye ne bilinen şekliyle su zengini nede su fakiridir. Dikkatli ve tasarruflu kullandığımız sürece yeterli suyumuz var" demektedir. Demekki suyumuzu tasarruflu kullancağız. Özellikle kullanılabilir suyun %70'inin Tarımsal Sulamada kullanıldığını düşünerek, tarımsal sulamaya önem vermeliyiz.

Günün Sözü:“Tomurcuk derdinde olmayan ağaç odundur.” N. F. Kısakürek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.