31 Aralık 2008

Torbalı Ticaret Odası Seçimi


Torbalı Ticaret Odası Seçimi

Torbalı Ticaret Odası Seçimleri konusunda mevcut başkan Muzaffer Sekban'ın bırakması yönünde yapılan söylem ve çağrılar doğrusu çok komiğime gidiyor. Ortaya atoılan en önemli ergüman olarak, "17 yıldır aynı başkanla yönetilme" gerekçelendiriliyor. Sizce bu geçerli bir değişim gerekliliği oluşturur mu? Bence oluşturmuyor! Söyle bir ilçemize bakalım, birçok parti, oda ve Sivil Toplum Kuruluşu (STK) yıllardır aynı kişiler tarafından yönetilmiyor mu? Başka zaviyeden bakarsak, yıllardır bir yerinden başında olmak başarısızlık göstergesimidir?

Muzaffer Sekban bana göre başarısız ve yanlış bir girişimle Kabacakırı’na Organize Sanayi Bölgesi (OSB) kurulması yönünde attığı adımlar benim için değişmesine yeterlidir. http://cenksarigol.blogspot.com/2008/11/torbal-kabaakr-osb.html Kabacakırına OSB kurulmasına Ertan Ünver, Mustafa Yetkil, Abdulvahap Olgun, biz ve bir çok kişi karşı..! Fakat sebeblerimiz farklıdır. Gelgelelim benim anlamadığım “Değişim Grup” adına yapılan açıklama ve söylemlerin “17 yıldır Başkanlık koltuğunda oturan Sekban...” diye başlaması. Özellikle mevcut Torbalı Ticaret Odası yönetiminde bulunduğu halde muhalefet edip, bu tip cümlelerle söze başlayanları hiç samimi bulmadığımı özellikle belirtmek isterim. Elbette geçen seçim Muzaffer Sekban’a karşı çıkarılan listeden girenler müstesna...

Muzaffer Sekban bu işi çok iyi yapıyor, üstüne adam tanımam, çok başarılı, mümkün olanın en iyisini yapıyor, daha iyi yapacak kimse görmüyorum” gibi iddialarım kesinlikle yok. Benim savım bu söylemler değişim için yeterli değildir. 17 yıl başkanlık yaptığı için eleştirenlerden arasında Mehmet Hasan Karatoklu dikkatimi çekti. Kendisi 10 yıl belediye başkanlığı yapmadı mı? 15 yıla tamamlamak için aday olmadı mı? Bazı seçimlerde Sekban’ın tekrar seçilmesine bizzat belediye başkanı olarak destek vermedi mi? Yıllardır oda yönetimlerinde meclis üyesi olanlar yok mu? Değişim mi evet ama bunun sadece başkanı değiştirmekle olabileceğini düşünmek fazla iyimserlik. Ben beklerdim ki, mevcut meclisten en az 4-5 üye “Hadi Muzaffer kardeş, biz bu işi yeterince yaptık, gençlere el verelim. Bayrağı teslim edelim” desinler...

"Muzaffer Sekban değişsin o çok yaptı. Biz henüz onun kadar yapmadık. Onun için O değişsin biz kalalım" manasına gelebilecek tavır ne kadar etik duruyor? Herkes muhalif. Neye Muzaffer Sekban’a... neden? 17 yıldır oda başkanlığı yapıyormuş, artık yetermiş! Başarısızmış. Neden başarısız? Sekban ilçeye Lise, bir çok okula yardım etmiyor mu? Hakkında şaibe var mı? Oda bütçesini şahsi işlerine mi kullanıyor? Varsa böyle iddiası olan ismiyle göndersin, köşem açık. Başarısız ve bence en önemli sebep; Kabacakırına OSB kurulmasına ön ayak olduğu için. Peki sizce? Ben Ticaret Odasında şimdi muhalif olanların hiçbirisinden Kabaçakırı OSB konusunda karşı söylem duymadım (Olduda ben kaçırmışsam şimdiden özür dilerim). http://cenksarigol.blogspot.com/2007/12/anlaamyorlar-anlatlar-anlalr.html

Eh! Torbalı Ticaret Odasından, meclisinden bugüne kadar OSB konusunda muhalif bir ses duymamışsak, hemfikir olunduğunu düşünmemiz gerekir. O takdirde en önemli soru önümüze düşler, “Bir ilçenin Ticaret Odası başkanı ve meclisinin ilçelerine OSB getirmesi başarı değil midir?” elbetteki büyük bir başarıdır. Hatta muazzam bir başarıdır. Ben böyle düşünüyorum. Buraya kadar Ertan Ünver ve Mustafa Yetkil hocamında aynı düşündüğünü sanıyorum. Bizim karşı çıktığımız OSB’nin Kabacakırına kurulmasıdır. Yoksa Torbalı’ya OSB gelmesi değil. http://cenksarigol.blogspot.com/2008/05/turizm-ve-torbal.html

Ticaret Odası Seçimi konusunda diğer sık duyduğumuz, okuduğumuz söylem “STK seçimlerine siyaset karıştırılmasın” Ne kadar komik, ironik ve zavallı bir söylem! Çünkü bu bir kere siyasi partilerin mantığına ve varlığına terstir. Ülkeyi yönetmeye talip siyasi hareketler her yerde olmaya özen gösterir. Bu konuya yer darlığından fazla girmek istemiyorum ama yazanlar Necmettin Erbakan’ın siyasi çizgisinin nereden başladığını bilir. Bilmeyenlere tavsiyemde öğrenmeleridir... kaldı ki Esnaf, Ticaret, Sanayi Odaları yarı resmi kurumlardır ve özgün STK olarak tanımlamak zorlama olur. Birde mevcut yönetime bakarsak durumun hiçte öyle siyaset ve siyasi partileri karıştırmayacak çizgide olmadığını görürsünüz. En başta Muzaffer Sekban Akp il genel meclis üyesi, Behçet Çınar MHP ilçe başkanı, Adnan Yaşar Görmez Akp milletvekili adayı ve ilçe bşk. yardımcısı, aynı şekilde Hüseyin Karaman vb. yani bir tek BBP ilçe Başkanı Zülküf Güldoğan mı birşeyler söyleyince siyaset karıştırmış oluyor?

Muhalif “Değişim Grup” bünyesinde seçime gideceklere başarılar diliyorum. Değişime söylemlerini değiştirerek başlamaları iyi olacaktır. Aksi takdirde bu söylem ve görünen ekip için “değişim” çok iddialı bir isim olarak, en azından benim nezdimde inandırıcılığını gün be gün yitirmektedir. Abdulvahap kardeş bu söylemi daha yapıcı şekilde revize etmek, gerekiyor. Sonuçta siz geçen seçimde Sekban karşısında liste çıkardınız. Sekban’ın listesinden meclise girip, muhalefliğini 17 yıllık oda başkanlığı ve Rize Gezisine cebinden para ödeme - ödememe seviyesinden kurtarısınız.

Ticaret Odası mevcut yönetiminde bulunupta, şimdi muhalefet edenlerin bu güne kadar nelere karşı çıktıkları, mecliste neleri önerdiklerini bilmek bizim ve oda üyelerinin hakkı değilmidir? Bunları mevcut yönetimde olup, Muzaffer Sekban'a şimdi bayrak açmışlar için zorunluluk görüyorum. Böylece neden muhalif olduğunuzu ve hizmet aşkınızı öğrenmiş olacağız. Sekban nerelerde sizin hizmet önerilerinizi engellemiş, önlemiş ve sabote etmiştir? Aksi takdirde durum "o gitsin biz kalalım" işgüzarlığında tıkanıp kalacak, tüm değişim çizgisi ve muhalif etiği yitirilecektir. "Torbalı için Değişim" sloganı ile yola çıkmışsak bunu muhalefet şeklinede yansıtmanızı beklemek sanırım çok şey istemek olmaz / olmamalıdır.



Cenk SARIGÖL

29 Aralık 2008

Torbalıda Siyasi Algılama


Torbalıda Siyasi Algılama


İki bölüm olarak neşrettiğimiz “Torbalıda Adaylık Süreci” başlıklı yazılarımız üzerine bize telefon ve mailler ile ulaşan okurlarıma ilk önce çok teşekkür ederim. Bana ulaşanların siyasi kimlik ve taraflarına göre yazıyı algılama farklılığından hayrete gark oldum. Anladım ki Torbalı Yerel Seçim atmosferine fazlasıyla girmiş. Kişiler politize olduğundan her yazının altında siyasi mesaj arayışlarına, kelimelerden mana çıkarma telaşına düşmüşler. O yüzden ne anlatmak istediğimi açıklamak farz oldu; “Torbalıda Adaylık Süreci” yazımızın (http://cenksarigol.blogspot.com/2008/12/torbal-akp-belediye-bakan-adayl-i.html ) Birinci Bölümünde bize iletilen ve Mahmut Atilla Kaya’nın adaylığının zayıf olduğunu kamuoyunda yaymaya çalışan CHP’lilerin zihinzel arka planını ve AKP Adaylık sürecini anlatmaya çalıştım. Bana göre böyle bir gerçek varsa ki buna gelen CHPli tepkilerinden kanaat getirdim artık. Bunun Atilla Kaya’nın aday olmasından biteviye korktukları şeklinde okunması gerektiğini, böyle durumda kazanma şanslarının olmadığını düşünmelerine bağlamıştım.

CHP’nin anti demokratik Aday belirleme sürecini ve AKP ile MHP’nin daha demokratik bir süreç işlettiklerini aktardım. Bazı CHP’liler Benim İbrahim İbişoğlu’na şans vermediğimi yazdığım sanrısına kapılmış. (Kİ ONLARA NEYSE!!!) Hayır böyle birşey yok. Ben sadece AKP Aday belirlemede parti yöneticilerinin değerlendireceği kriterleri yazdım. Sanırım bu arkadaşlar, saydığımız Kriterleri görüp, “Bu değerlendirme yapısıyla İbrahim İbişoğlu zor aday olur” düşüncesine kapılıp, sanki bu kriterleri ben koymuşum gibi bana laf anlatmaya kalkıyorlar. Bu arada sakın CHP’liler “Biz AKP’nin iç işlerine karşmayız. Böyle şeylerin içinde olmayız” demesinler. Çünkü “Akp de Atilla Kaya dışında 6 aday daha var” açıklamasını bizzat Torbalı CHP’nin kafa yöneticidsi yani İlçe Başkanı Ertan Çelik üstüne vazife alarak, yaptı.

CHP’liler olayı böyle algılarken, yazının bizzat tarafı olan AKP’nin diğer Aday Adayı İbrahim İbişoğlu yazımızı öyle algılamamıştı. (CHP’liler kraldan fazla kralcı mı ne? AKP’nin demokratlık sorunu onlara kalmış!) Sayın İbişoğlu bizi aradı ve tam 1 saat 17 dakika telefonla görüştük. Öncelikle İbişoğlu’na nezaketinden ve bir yazarı bilgilendirme hassasiyetinden dolayı tebrik ederim. Genel hatlarıyla İbrahim Bey bize çalışmalarından, bize aktarıldığı gibi kendisinin adaylığını destekleyenlerin sadece CHP’lilerden müteşekkik olmadığını söyledi. CHP seçmeni arasında kendisine destek vereceklerin çıkabileceğini söyledi. Elbette CHP seçmenleri arasında Ramazan İsmail Uygur’un icraatlarını ve yönetim tarzını beğenmeyenlerin olması normaldir. Kendisine parti içinden destek verenlerin olduğunun gözardı edilmemesinin gerektiğini aktardı. Bazı nezaketsiz durumlardan bahsetti. Ben inanmak istemedim. Doğru olmadığını umuyorum..!

İbrahim İbişoğlu bize en çokta adaylık süreci boyunca isminin ilk kez Büyük Torbalı Gazetesinde geçmesine vesile olduğumuz için teşekkür etti. Böyle bir sansür varmı bilmiyorum! Hatta büyük bir iddiada bulundu. Ben bunları yazarsam yayınlanmayacağını söyledi! Gazetenin haber yönetimini bilmem ama bir kere bizim köşeye dokunulsun cıngar çıkarırım. Zaten böyle bir şey şimdiye kadar okurlarımdan gelenlere yapıldı ama benim yazıma yapılmadı. Okurlardan geleni ben yayınladım. Gerisi Büyük Torbalı’yı bağlar. Sonuçta ben hiçbir mahkememe Büyük Torbalı’yı muhatap kılmadım. Kendi ipimi kendim çekerim. Herkesin demokratlığı, saygınlığı kendine...İlgili yazımızın ikinci bölümünde (
http://cenksarigol.blogspot.com/2008/12/torbal-ak-parti-adayl-ii.html ) Asıl adaylık süreci halktan gizli ve problemli olan partinin CHP olduğunu aktardım. CHP kulis partisidir. Halkın, CHP üyesi ve delegesinin adaylık sürecinde dahli yoktur! CHP Belediye Başkan A. Adayı İbrahim Öz bu yüzden atını demokratik teamüller içinde doğru, CHP içinde yanlış sürüyor. İsminden başka “Halk” ilişikliği kalmamış CHPde İbrahim Öz olanca sıcaklığı ve halkçılığı ile Sivil Toplum Kuruluşlarını, belde ve köy kahvelerini ziyaret ederek, halk tipi siyasetçi olduğunu gösteriyor. Lakin yaptıklarının doğru algılanabilmesi için CHP Merkezininde halk duyarlılıklarına açık olması gerekir. Bunun için kendisinin halk içinde ve sokakta yaptığı hiçbir çalışma adaylık sürecine katkı sağlamayacaktır. Çünkü CHPde aday halka sorulmaz, dayatılır!

Aday adaylığı süreci demokratik bir yarıştır. Birinci kademede Aday Adayları birbirleri ile yarışır. Proje ve fikirlerini, kendilerini, önce parti delege, üye ve yöneticilerine anlatırlar, onları ikna etmeye çalışırlar. AKPde sürece halk ve seçmende dahilken, CHPde bırakın halkı kendi üye ve delegesi bile pay sahibi değildir.Bizim yazılarımızı CHP’liler farklı, AKPliler farklı farklı İbrahim İbişoğlu farklı anlamış. Bu durum aklıma Darbaleriyle ünlü bir Latin Amerika Fıkrasını getirdi;

“Habishaneye yeni bir mahkum getirilmiştir. Hücre arkadaşı sorar,

-Hayrola niçin tutuklandın?

-Yaşasın Carlos diye sokakta bağırdığım için..!
Aradan bir süre geçer hücreye yeni birisini getirirler. Aynı soru onada sorulur ve cevabı şöyle verir,

-Kahrolsun Carlos.. diye slogan atmak..!
Bir ay kadar sonra temiz, üniformalı birisi düşer hücreye, aynı soru onada sorulur.
-Kardeş yüksek ricalden birisin galiba sen neden buradasın?
-Ben Carlos’um!

Sözün Kısası, Bu algılama şekli devam ederse galiba biz mahkum olacağız!!!



Cenk SARIGÖL

24 Aralık 2008

Torbalı Ak Parti Adaylığı II.

I. Bölüm'üOkumak için Bknz. http://cenksarigol.blogspot.com/2008/12/torbal-akp-belediye-bakan-adayl-i.html

Torbalı Ak Parti Adaylığı II.

Torbalı CHP Belediye Başkan Adaylığı için iki isim var. Dr. İbrahim Öz ve mevcut başkan Ramazan İsmail Uygur. Bana gelen telefonlardan Ak Parti adaylık sürecinin çok renkli geçtiğini görmesemde anlayabiliyorum. Ak adaylar sokakta halka, seçmene, delegeye, ilçe yönetimine kendini ve projelerini anlatma telaşında...

Peki CHP? Çok cılız değil mi? Çünkü CHP adaylık süreci genel merkezin, il binasının içinde döner. Kulis yapacaksın. Halk en son. CHP genel merkezi “bu bizim adayımız” deyip, adayını dayattıktan sonra gelir halktan oy isterler. Bu adaylık süreci, halkı, partilisini dışarda tutatan, ilkel, anti demokratik bir yapıdır. Esasında asıl sorun CHP adaylıklarında yaşanıyor. Fakat halk bu kulislerin dışında olduğundan partililer az, halk ise haberdar olmaz. Oysa daha önceki bazı yazılarımızda Aziz Kocaoğlu'nun neden aday yapılmıyacağını
http://cenksarigol.blogspot.com/2008/11/aziz-uygur-uzunbypas.html yazdık. Aynı şekilde Ramazan İsmail Uygur’un neden tekrar aday gösterilme ihtimalinin İbrahim Öz’e nazaran düşük olduğunuda http://cenksarigol.blogspot.com/2008/11/ismail-uygur-ve-sedat-uzunbay-kal.html açıklayarak belirtmiştik. isterseniz Uygur’un neden İbrahim Öz karşısında adaylık şansını düşük gördüğümü, adaylığını etkilkeyecek etkenleri tekrar yazalım;
-Ramazan İsmail Uygur’un sağlık durumu. (Allah geçinden versin Piriştina’nın ölümü ile sıkıntılı bir süreç yaşanmıştı)
-Ramazan İsmail Uygur ve Sedat Uzunbay’ın kazandık sandıkları Selçuk Ayhan’ın il başkanı seçilme sürecinde aslında genel merkezde gözden düşenler listesine eklenmeleri... (Hatırlayın, Sedat Uzunbay PM’den çıkarılmış, Selçuk Ayhan’a destek veren milletvekillerinden Bülent Batarılı dışındakilerin hiçbiri bırakın seçilmeyecek yeri listeye bile alınmamıştı)
-Şimdiki il başkanı Kemal Karataş, Alaattin Yüksel’in görevden alınmasından sonraki ilk il kurultayında İsmail Uygur’un desteklediği Selçuk Ayhan’ın rakibi Ekrem Bulgun’u desteklemişti.
-İsmail Uygur ve Sedat Uzunbay tamda Bülent Ersoy’un Deniz Baykal’ı “Rüşvet İstemekle” suçladığı ve mahkemelik oldukları dönemde (Baykal’ın onaylamadığını düşündüğüm eşcinsel ilişkiler) ilişkisindeki partnerine saçma desteği ile tv. Ekranlarına yansıdılar. Daha sonrasında ise İzmir – Çeşme ilçesinde nikahlarını kıydı.
-Yeni açtığı meydanda Atatürk’ün heykelinin yanına kendi ve eşinin heykelini kondurmak gibi bir ucube anlayış sergilemesi...

Bunlar ilk akla gelen ve silerinde rahatça hatırlayacağınız sebepler. Farkedileceği gibi saydıklarımızın çoğu genel merkez ve il yönetimi ilişikli sebepler. Burdanda anlaşılacağı üzere “Halk” bu işin içinde henüz yok. Yani Ak Parti adaylık süreciyle kıyas edilemeyecek, halktan uzak bir silsile...

Şunu söylemek isterim ki, İsmail Uygur cephesinin bu tip dedikoduları yaymasının sebebi, kendilerince Atilla Kaya’nın adaylığından biteviye korkmalarıdır. Bu öyle bir kaybetme korkusu ki, hayat memat meselesi olarak görüyorlar! Sanırım bu dedikoduların altında yatan zihinsel korkuları şu;
Ak Parti Atilla Kaya ile seçime giderse zaten kaybedeceğiz. O zaman İsmail aday olsa ne olur, İbrahim olsa ne? Öyleyse birinci önceliğimiz Atilla Kaya’nın aday olmasının önüne geçmektir.
5 yıldır ilçeyi yöneten partinin icraatlarıyla değil, dedikodularla siyaset yapması ne kadar büyük bir acz göstergesidir. Dikkat ederseniz burada kendi görüşlerimi serdetmedim. Chp ve Akp adaylık süreçlerini, Torbalı Chp deki düşünce yapısının perde gerisini analiz etmeye çalıştım. Herkes aday adaylığını doyasıya yaşasın. Ama Torbalı Chp propogandacılarına tavsiyem, Eğer Mahmut Atilla Kaya’nın aday olmasını engellemek için birşeyler yapmak istiyorsanız. Kahvede tanımadığınız biri size siyaset sorarsa Akpli gibi davranın ve Kaya dışındaki adayların şansını yüksek gördüğünüzü söyleyin. Hele karşınıza ankatör çıkarsa bunu hiç unutmayın. Sakın yüksünmeyin! Çünkü nasılsa Chp’nin böyle şeylerle işi olmaz’ gelenler muhakkak Akp yönlendirmesidir. Belki Atilla Kaya’nın adaylığını engellersinizde sonra kendi adaylığınızı düşünmeye başlarsınız...


Cenk SARIGÖL

23 Aralık 2008

Torbalı Akp Belediye Başkan Adaylığı I.


Ak Parti Adaylığı

Okurlarımın özellikle Ak Partili olanlarından epey bir telefon aldıktan sonra bu yazıya karar verdim. Bana genelde şunları soruyorlar;
-
Mahmut Atilla Kaya’nın aday olmama ihtimali var mı?

- İbrahim İbişoğlu Aday olabilir mi?

- Ak Parti bir defa seçim kaybetmiş adayı tekrar aday göstermeyecekmiş! Doğru mu?

Ankarada bulunmamız sebebiyle bu tip sorulara doğru bilgilerle cevap verebileceğimiz düşünülüyor! Bana iletilenlerden anladığım kadarı ile Torbalı CHP teşkilatı oraganize şekilde muhtemelen daha zayıf ve karşısında kazanma şansı gördükleri İbrahim İbişoğlu’nun adaylığını kamuoyunda propoganda ediyorlar. Tersten bakarsak, Mahmut Atilla Kaya’nın adaylığından korkuyor ya da aday olarak Mahmut Atilla Kaya’nın karşılarına çıkmasını kaybetmekle eşdeğer görüyorlar! Torbalı CHP işi güçü bırakmış, Ak Partinin aday adayları arasında muhtemel tercihlerini, gönüllerinden geçeni öne çıkarmak, güçlü gördüklerini gözden düşürüp, kafa karıştırmak için dedikodu yapmaya başlamış. Aslında durum Ak Partililerin kafasını karıştırmasından çok gözünün sevinçle parlamasına vesile olmalıdır. Rakibiniz işini sizin adaylarınıza endekslemişse zaten kazanma şansını az gördüğündendir.

Yukarıda saydığımız soruların cevaplarına gelince, öyle kaynak bilgim olmamakla birlikte Ak Parti aday belirleme sürecinin nasıl işlediğinden haberdarız. Torbalı CHP’nin tutumu, çok kullandığımız “Kişi Kendinden Bilir” sözüne çuk diye oturur. CHP, Ak Parti Aday belirleme sürecinin kendinde olduğu gibi anti demokratik ve halktan uzak işlediği zannıyla böyle saçma bir iddia ile ortalığı sulandırmaya, bulandırmaya çalışmaktadır. Bunu 22 Temmuz 2007 de yapılan son genel seçimler öncesi İzmir Milletvekillerinin belirlenmesinde gördük. Deniz baykal'ın görevden aldığı Alaattin Yüksel yerine Ekrem Bulgun atanmış, ve ardından yapılan ilk il kongresinde Ekrem Bulgun'un rakibi Selçuk Ayhan'ı destekleyen CHP İzmir Milletvekillerinden birisi hariç kendilerine listelerde yer dahi bulamamıştı. Bknz. http://cenksarigol.blogspot.com/2008/10/aizi-kocaolu-tekrar-aday.html Ak Parti öyle CHP de olduğu gibi üyelerin bir gecede silinebildiği, binlerce yeni üye kaydı yapılabilen, karar alma süreçleri halk ve partilisinden uzak yürütülen bir parti değil. Hele parti tüzüğünde bu yönde genel başkanına despotik olabilme hakkı verecek madde hiç yoktur. Bu işleyiş ve yöntem tarzına en yakın parti MHP’dir.


Ak Partide day Belirleme Süreci

Aday adayları ilçe ve il yönetimlerine hiçbir kayırma ve baskı oluşmadan belirlenmesi esas alındığından, parti ana yönetim kadrosunun istifası gereklidir. Bununla da yetinilmemiş, il, ilçe başkanlarının birinci derece akrabalarının adaylıklarının önü tüzükle kesilmiştir. Amaç partinin aynı kişilerin güçünü pekiştiren, hegomanyasına giren, küçük saltanatların önüne geçmektir. Adaylık süreci Genel Merkezde oluşturulan komisyon tarafından toplanan verilerin puanlaması, Temaül yoklamaları ve aday mulakatları sonrası biter. Nedir bu veriler;

-Delegelere sorulması, en az delege sayısı kadar üyeye sorulması,
-İl / İlçe yönetimleri eğilimi,
-Varsa Belediye meclis üyelerinin görüşleri,
-İlçe ise İl ana kademe yönetim kurulu üyelerinin eğilimleri ve ilgili ilçeden sorumlu yöneticilerin görüşleri,
-İl milletvekillerinin görüş, öneri ve eğilimleri,
-En az iki ayrı kamuoyu araştırması veya anketin sonuçları (yani sokaktaki vatandaş)
-Genel Merkezde yapılan mülakatta adayların sunumları, projeleri, kendilerini ifade yetenekleri, hitabetleri, eğitim, sosyal konum ve yaşantılarının değerlendirilir. Hatta buna aday adaylarına yöneltilen “siz aday olamazsanız parti kimle seçim kazanır?
” sorusu dahildir.

Tüm bu koşullara verilen puanlar toplanır ve öne çıkan aday adayı ilan edilir.
Torbalı CHP, Akp aday belirleme sürecini kendisi gibi bildiğinden böyle saçma bir dedikoduyu yayma aczine düşmüş. CHP isminden başka ‘Halk’ ilişikliği ve bırakın halka kendi üyesine güvensiz bir partidir. Bir kulis ve bürokrat partisidir. Faşist dedikleri MHP’nin tırnağı tiynetinde demokratik bir işleyişe sahip değildir!


Yazının devamı için; http://cenksarigol.blogspot.com/2008/12/torbal-ak-parti-adayl-ii.html
"Torbalı Akp Belediye Başkan Adaylığı II."


Cenk SARIGÖL

15 Aralık 2008

Cihan Krizine Yerli Malı ‘869’



Cihan Krizine Yerli Malı ‘869’

Yerli Malları Haftası ilk defa Atatürk tarafından 1923 yılında İzmir İktisat Kongresinde yurdun bağımsızlığının korunması için, yerli mallar üretilmesi ve kullanılmasının önemini vurgulamasıyla başlatılmıştır. Ulus Devletlerin ortaya çıkışı ekonomik pencereden incelendiğinde
palazlanan burjuvazinin, ürettiğini satabileceği, rekabet gücü elde edene kadar kendi koruyabilceği bir kaleye ihtiyaçı vardı. Bu kalenin surları ulus devletlerin karı uygulamalarıyla kendini yıllarca hissettiren gümrük duvarları oldu
Dünya Amerikan kökenli iktisadi bir buhran yaşamaktadır. Tüketim alışkalıkları öylesine çok pompalandıki sonunda şairin “taksitle ölüm” diye tabir ettiği, kazanmadığı, karşılığı olmayan parayıda tüketmeye başladı. Bugün kredi kartı kullanan her dünyalı hele sabit gelirliyse ektrelerini ne kadar düzenli öderse ödesin bir ay içerdedir. Eline geçmeyen bir ay sonrasının parasını harcamaktadır aslında..!

Tüketici, ihtiyaç kredileri, ev, araba derken insanlar kazanmadıkları ama vaad ettikleri emeklerinin parasını durmadan avans olarak çekmekte ve buna bankalar eliyle teşfik edilmektedir. Sonunda bu tüketim çılgınlığı limit aşımlarıyla tıkanmaktadır. Emeğinden fazlasını harcamak, daha kazanmadığı geleceğini satmak dünyanın bugünkü ekonomik iflasına giden delhizlerin tezahürüdür. Tüketim üzerine yapılandırılan ekonomik yapı, gelecek öngörüsü ve kazanç garantisi zedelendiği an 100 km hızla giden arabanın ani fren yapması gibi kontrolden çıktı.

İnsanlar harcamayı kesince üretmenin bir manası kalmadı. Zira satamadıktan sonra üretmenin ne hikmeti vardı? Tüketim üzerine kurulu düzeni işler kılmak için başta ABD olmak üzere tüm ülkeler güçlerinin elverdiği ölçüde piyasaya para aktarmaya çalışıyor. Vahşi Kapitalist politikaların bir süre rafa kaldırıldığı söylensede, kapitalist raylardan çıkmış trenin istikametini tekrar aynı raylara yönlendirme demiryolu inşa etme yada ondan umut kesmeme arayışları bunlar.

Türkiyede ABD ve Avrupanın bazı ülkelerinin izlediği yolu takip etti. Tüketim üzerine kurulu düzeni işler kılmak için piyasaya nakit enjekte edilmeye çalışıldı. Bunun için iş garantisi en yüksek gözüken, sabit gelir sahibi kesime yani memurlara “ek ödemeler” yoluyla nakit para aktarıldı. Fakat bu bence devletin hangi yazılı yada hakedişi kayıtlı verilerden olduğu belli olmayan “KEY Ödemeleri” diye isimlendirdiği yöntemin piyasaya hiçbir etkisi olmadı. Zaten kredi kartı borçları ve faizleriyle, çeşitli isimli kredilerle boğuşan kamu personeli eline geçen KEY Ödemesini açıklarını yamamak, borçlarını kapatmak üzere kullandı. Yani piyasaya yeteri kadar nakit çıkmadı ve istenen verim alınamadı. KEY Ödemeleri bankaları aşıp (kredi borçları) piyasaya, sokağa, esnafa ulaşamadı.

Aslında Türkiye Geçen yıl 22 Temmuz genel seçimleri öncesi taa Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının ilk işaretleri verilirken ekonomik krizin içindeydi. Fakat iktisadi büyümenin hızı bu cari açıktan kaynaklı krizi örtüyordu. Bakın cari açıkla ilgili 20 Eylül 2007 Perşembe yazdıklarımız;
http://cenksarigol.blogspot.com/2007/09/demokrasi-iin-iimizdekiler.html Tüketim - Üretim dengesizliğinin getirdiği cari açık kapanmak yerine her geçen gün büyüdü. Diğre bir deyişle İthalat –İhraçat dengesizliği...Yazımızın giriş cümlesi "Yerli Malları ve Tutum Haftası" Türkiye'de her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanmaktaydı. Şimdilerde kutlanmadığı için gençler ve çocuklar tarafından pek bilinmiyor. Ancak uygulandığı dönemdeki önemi ve yarattığı etkinin önemli olduğu biliniyor. Atatrük bunun önemini 1923 yılında İzmirde vurgulamış.

Yine İzmir, Yerli Malı kullanmayı özendirme açısından bir örnek oluşturmalıdır. Ülkemiz; yaşamın her alanında yerli ürünlere yönelerek iç pazarı canlandırabilir ve ithalatını azaltarak cari açığı daraltabilir. Türkiye, sahip olduğu iklim ve toprak özellikleri nedeniyle bir çok ürünü planlı yapılanma ile üretebilecek imkanlara sahiptir.

869” Ülkemizin uluslararası üretim kodudur. Nasıl ki her ülkenin bir telefon kod numarası var. Bir ülkede üretilen mallarında kodu vardır. Türkiyede üretilen malların barkrot kodu işte bu 869... ile başlar. Bu kod üzerinde bulunduğu malın %100 yerli olduğunu göstermez. Mesela İzmir – Torbalıda yabancı şirketler tarafından üretilen sigara paketlerinin üzerindede aynı rakamlar vardır. Fakat biliriz ki bunu Türk İşçisi üretmiştir. Kriz özellikle işçi çıkarımlarını tetikleyeceği için üretimin durmaması esas alınmalıdır. Bunu gözetirsek, yerli üretim ürünleri kullanırsak, markette alacağımız ürünün barkrot koduna bakmayı ihmal etmezsek inanın çok şey değişir. Ülkemiz üretim hacminde çok büyük düşüşler yaşamadan bu krizi atlatırsa inanın perde tekrar açıldığında meydana bir cihan pehlivanı olarak inecektir. Yeterki kendi insanımızın ürettiğini kullanmaya özen gösterelim. Eşimiz, dostumuz, arkadaşımız, komşumuz işsiz kalmasın, üretim devam etsin istiyorsak ‘869’ rakamının anlamını herkes öğrenmelidir. Çocukluğunda "Yerli Malı Haftası” kutlayanlar zaten az çok konuya vakuf! Şimdi bunu çocuklarımıza, gençlerimize aktarma ve örnek olma vakti. “Yerli Malı Yurdun Malı, Herkes Onu Kullanmalı” nasıl hatırladınız mı bu sözü? Formül bu işte!



Cenk SARIGÖL

1 Aralık 2008

Torbalı Belediyesi Köpek Kulübesi

Torbalı Belediyesi Köpek Kulübesi


Torbalı Belediye işçilerinin Fen İşleri Sorumlusu Yusuf Balık ve İmar Şefi İlyas Çimen’e ait köpek kulübelerini taşıması basına yansımıştı. Belediye makinelerini ve işçilerini kendi özel işlerinde kullanmaları Torbalı Halkının diline düşmüştü. Her yerde bu gayri ahlaki durum konuşuluyordu. Torbalı Mahallesi İstasyon Kahvesinde oturan ERMO’nun masada konuşulanda buydu. Bir aralık masadakilerden birisi sesini yükselterek,
-“Şahsi olarak benden toplanan vergilerle alınan traktör ve bizim paramızla maaşları ödenen Torbalı Belediye işçilerinin özel işlerinde kullanmalarını, köpek kulübesi taşımalarını içine sindiremiyorum” ağır ağır nargilesini çeken Ermo gayet sakin ortaya,
-“Köpek kulübesinden bir şey çıkmaz!!!” demiş. O ne kadar sakin söylemiş olsada masadaki herkes tam tersi bir hararetle, yapılanın hukuki, ahlaki, yönetmeliklere uygun olmadığını dile getirmeye girişmişler. Hatta birisi,
-“Nasıl böyle konuşursun Ermo? Kamu malını ve işçisini şahsi köpek kulübelerini taşımak için nasıl kullanırlar? Bu görevi suiistimal değil mi?” Ermo vakti geldi deyip, okkalı lafı ortaya bırakıp, nargilesinden derin bir nefes çekmiş;

-“Kardeşim siz bir belediye memurunun 2 senede nasıl koca villa diktiğini görmezseniz, elbette köpek kulübesinden de bir şey çıkmaz!!!