12 Şubat 2023

MAĞDURİYET AHLAKI (II)

 MAĞDURİYET AHLAKI (II)

3- CEZA ve GARANTİ

Bugün mal alımı ve ardından üretici ve satıcının pazarladığı ürünün ardında durmasına GARANTİ diyoruz. 500 tl'lik bir ürünün bazan bir yıl, 3

yıl garantisi oluyor. O kadar ki aldığınız ayakkabı ve pantolanların dahi garantisi var.

Fakat buna karşılık 5 milyon tl'ye aldığınız bir evin, noterde tapusunu üzerinize alıp, o parayı ödediğinizde tüm garantisi sizsiniz.

Bu nasıl bir saçmalıktır. Neredeyse kuruşluk sakıza garanti verecekler, milyonluk evlerin garantisi yok.

Bu garanti yükümlülüğünün olmaması mütahitliği her para kazanmak isteyen için cazip hale getiriyor. Yap ve sat başka hiçbir sorumluluğun yok! 

Aksini düşünelim. Satılan bir evin en az 10 yıl garantisi olsun. Öyle ya 500 liralık ayakkabının bir yıl garantisi var ise bu normal değil mi?

Bu durumda siz yıllarca biriktirdiğiniz, yemeyip içmeyip yaşam standardınızdan geri durduğunuz tüm servetinizi yatırdığınız, yıllarca çikesini çektiğiniz kiracılık bitti derken daha meskene oturalı daha iki ay geçmeden su tesisatında kaçaklar, üst kat komşunun banyosundan sızan kacağın sizin tavandan damlayıp, sıvayı dökmesi, beyaz eşya ve avizelerinizi taktığınızda elektrik sisteminde sigorta atmaları, yanmaları, kapıların şişip, kapanmaması, kilit tutmaması, oturmaya başlayan bina duvarlarında çatlaklar, sıva ve boya dökülmeleri. Su aboneliği sonrası balkon veya banyo, wc gibi alanları yıkamak için işe koyulunca döktüğünüz deterjanlı suyun giderin değil diğer köşeye doğru akıp birikmesi, aydınlatmayı takmak istediğinizde çengelin dübelle yere düşmesi ve ardından tavanına açtığınız yeni matkap delikleri. İçine girip, tuvalette göz gezdirirken fark ettiğiniz fayansların düzgün aralıklarının, derz boşluklarındaki orantısızlıklar, biri ilerde biri geride yüzey hizalaması yapılmamış belli ki su terazisine ihtiyaç duymadan döşenmiş mermer ve  taban parkeleri vb

İş işten geçti, paranızı alan gitti.! Böyle bir garabet var. Fakat satılan yeni evin bir 10 yıl garantisi olsa bu garanti öyle vurkaç mütahitleri ve dahi bu inşaat yapılırken işini düzgün yapmayan, ahlaksızlığa meyleden denetçi, şantiye şefi, belediye imar sorumlysu, mimarı, hatta çimento şirketinden, dolap, kapıyı yapan firmaya kadar bağlar. 

Mütahit sattığı evin 10 yıl boyunca tüm yaı hatalarından sorumlu olduğu için işini düzgün yapmaya kendini zorunlu hisseder. Mali yükümlülükten korkar çünkü bunu zaten para kazanmak için yapıyor.

Bir süre sonra mütahitler veya firmaları bu tip sattıkları ve yapı sorunu çıkaran daireler için bir elektrikçi, tesisatçı, duvar ve fayans ustası ile dsimi çalışmak zorunda kalır. Bu durum kurumsalmaşmayı beraberinde getirecektir.

Diğer taraftan her firmanın bir kimliği oluşturulup, her bina girişine asılmalı. Mütahit firma, yüklenici firma, yapı denetim elamanı ve firması, ruhsat veren belediye görevlisi, mühendis, mimar, usta, çimento firması vs hatta bu arsanın inara açıldığı yıl ve imara açılmasını onaylayan meclis üyeleri bile yazılsın.

Deprem, sel gibi felaketlerde imara açandan, denetleyene, mütahitten şantiye şefine hem maddi hem manevi hesap soralım.


4- STATİK VE DENGE

Statik bir binanın taşıyıcılarının binanın yatay yüklerini ve içeride oturulmaya bsşlandığında oluşacak muhtemel yükleri bina dengesini bozmayacak şekilde hesaplanmasıdır. Eğitimini almış olanlar, "öyle değil böyledir o tanım" diyebilir biz haşkımızın anlayacağı şekilde basitleştiriyoruz. Yani bir mimar veya mühendis için binanın yüksekliği, kullanılacak yapı malzemeleri, yani yatay ağırlıkların taşıyıcılarının yeri, kalınlığı, bu yükü kaldıracak harc yoğunluğu ve demir ihtiyaçı hesaplanır, planlanır, projelendirilir ve mütehide teslim edilir. Mütahit inşaat ruhsatını bu proje üzerinden alır. Yapı denetim de inşaatın projeye uygun yapılıp yapılmadığını her aşamada denetlemekle yükümlüdür.

Fakat bu hesaplamar yapılırken öngörülmesi mümkün olmayan ağırlıklar vardır ve bu ağırlıklar ev sahiplerinin tutumlarına, gelirlerine, hane sayısına göre değişir.

Örneğin; evde iskan kişi kiracı veya ev sahibinin gelir durumu o hanede ki eşya sayısını değiştirir. Eğer kalabalık ve kısmen varlıklı bir hane iseniz bu eve daha büyük buzdolabı, çamaşır ve kurutma makinadı, bulaşık makinesi, derin dondurucu, yatak baza ve kişisel eşya alacaksınız. Varlık arttıkça gösterişi seven bir yapısı varsa ağır, altını sikmek için çekerken beliniz tutulacak kadar fiyatı ve kerestesi yoğun mobilyalar, kapılar olacak. Duvarlar tabii tablolar, resimler, tezhip esrleri ile hat sanatının örnekleri ile süslenecek. Elbette bu tablolar duvara asılacak. Duvar, duvar yetmedi kolon çak beton çivisini!

Yani bizim eşya tutkumuz, işimize yaramasada atamadığımuz eşyalarımız, artık bize olmayan ama atamadığımız takımlar, eşyalar. Hatta gelinlikler, nişan abiyeleriniz, çocuklarınız evlenme çağına gelmiş daha gelinlik abiye sakla...

Aynı tencerenin yedeğinin yedeği var, bir düğün yapacak, düğüne gelenlerin hepsinin önüne koymaya yarayacak tabak çanak bıçak kaşık takımları. 

Nevresim yorgan takımları, balkonlara yığılan "birgün işe yarar" diye istiflenmiş ne varsa. Çocuk liseye gidiyor ilkokul kitapları duruyor ki devlet artık her öğrenciye veriyor. Lcd tv almış eski tüplü tv balkonda ünitesiyle neymiş daha çalışıyormuş! Eşya tutkusu, eşyadan ayrılama!

İşte tüm bu ağırlıklar bina statiği hesaplanırken kabaca yapılır, hesaplanır.

Ama 50 senelik bina yapılırken bulaşık makinası, çamaşır kurutma makinesi, derin dondurucu geleneği, bulaşık makinesi bunca yaygınlaşmamıştı.

Bizlerin balkonlarımızda covid salgını gibi durumlarda koca koca saksılarda domates yetiştireceğimiz, bu ağırlıkların binanın taşıyıcılarına yük olarak eve gireceğini kimse hesap etmemişti.

Uzan yazımızın kısası, hayatımızı, evlerimizi basitleştirip, yüklerimizden kurtulalım.