15 Aralık 2013

Vahdet ve Vahşet Medeniyeti

Vahdet ve Vahşet Medeniyeti

 
Bugün dünyada bir medeniyet kavgası yaşanıyor. Bir tarafta insan, beraber insanca yaşama medeniyeti, birlik medeniyeti. Bu medeniyet ırkı, dini, dili ve cinsiyeti ne olursa olsun bir insanın ölümünü kainatın ölümü, bir insanın kurtuluşunu kainatın kurtuluşu olarak görür.

Diğer tarafta ise menfaati için öldürmeyi, öldürenlere sponsor olmayı, siyonizmin emrinde olmayı geçim kaynağı olarak gören. Akan kana, öldürülen mazluma, yakılan kadınlara, zehirlenen çocuklara aldırmayan zalimler. En fazla kameralara timsah gözyaşı dökerken, “ölü bedenlerden sızan masum kanı kurumadan” üzerine siyaset tahlilleri, çıkar hesapları yapan tagutlar.

Bizim medeniyetimiz vahdet, birlik, kardeşlik, Onlarınki vahşete davet çağrısı yapar. Dün de bugünde yaşananlar, vahdet medeniyeti ile vahşet medeniyetinin mücadelesidir. Yaşatma ve öldürme mücadelesidir.

Şeyh Edep’alı’nın Osman gazi’ye söylediği gibi “Ey oğul, insanı yaşat ki devlet yaşasın” nasihati bizlerinde referansıdır. Bu öğüt sadece devlet yaşasın diye değil, İnsanlık yaşasın diye bizlerin dilindedir.

O yüzden bizler Filistin de yaşanan insanlık katliamını Arapların sorunu görmedik ve görmüyoruz. Mısır da firavun geleneğinin temsilcileri, meydanları doldurmuş sivilleri tararken, Arakan’da Müslümanlar sürülür ve diri yakılırken, Mali’de cuntacılar masumları öldürürken, Somali de sırf siyasi tercihinden dolayı insanlar açlığa mahkûm edilirken susalım mı? Bunlar uzak doğunun, afrikanın sorunu deyip geçelim mi? Modern kitapları dolduran reel politik safsatalarının arkasına mı saklanalım? 10 ton maddi menfaat için bir garibin çığlığına sağır mı olalım? İnsanlıktan yana tavır alıp, bir çift söz etmeyelim mi zalimlere? Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan mı olamayız?

Sezai Karakoç’un söyleyişiyle;  

“Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak.

Halbuki biz sussak, tarih susmayacak.

Tarih sussa, hakikat susmayacak.

Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak.

Halbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar.

Vicdan azabından kurtulsalar, tarihin azabından kurtulamayacaklar.

Tarihin azabından kurtulsalar, Allah’ın gazabından kurtulamayacaklar.”

Hak ve hukuk sınırlarını çiğneyerek insana ve diğer canlılara saldıran zalimdir. Haksız kan akıtan, zulüm, şiddet, kin, nefret, çatışma, tehdit, öldürme üzerine yürüyenler, aynı zamanda 'Hakk'a karşı gelmektedir.

Vahşeti temsil ederken isminize, Siyonist, darbeci, Budist hatta Müslüman demeniz ne ifade eder ki? Değil mi ki yaptıklarınız vicdanlarda yara açıyor, değil mi ki çocuklar üzerine ilaç sıkılmış sinekler gibi vahşice can veriyor. Keskin nişancılarınız, düşman bellediğiniz insanların çocuklarını hedef alıyor. Mısır da 16 yaşında ki Esma’yi vuruyor, Bangladeş’te 65 yaşında Abdulkadir Molla asılır.

Kendimizi, kendi tarihimizin de karanlık yüzüyle hesaplaşmalıyız dedik. Dersim de yaşanan trajediyi, yakın tarihin darbe ve cunta teşebbüslerini masaya yatırdık. Kinle, intikam ateşiyle değil, aklı selimle, vicdan muhasebesiyle ve birlik aramak üzere haksızlıkları soruguluyoruz.

Bir taraftan da devam eden acıları sonlandırma, iradesi koyuyoruz. Bu toprakların çocukları ölmesin, masumlar arada kalmasın, kan emiciler aç kalsın diye mücadele ediyoruz. devletin yaptığı hataları sorguluyor, yanlışların üzerine gidiyor, araştırıyor, tekrarlanmaması için tedbirler alıyoruz.

Biz bunları yaparken, medeniyetimizi ihya etmeye çalışırken bazılarının PKK’dan bir halk hareketi devşirme çabaları, üzerine demokratik cübbe giydirme uğraşları iyi niyet değildir. Bulduğu her fırsatta dağa çıkarım, kan dökerim, can yakarım, yol keserim tehditleri kimse kusura bakmasın birliğe, vahdete, kardeşliğe yapılan açık saldırıdır.

Biz tüm Müslümanlar, hatta tüm mazlumlar kardeştir, eşittir, haksızlığa karşı bir  olmalıdır. Derken, birileri Ak Partiyi Kürt düşmanı, Kürtlük karşıtı bir yerde gösterme telaşına giriyor.

Biz yapalım, inşa edelim, yol olsun, hastane olsun, hizmet gelsin diyoruz. Çok şükür bir yıldır bölgede kan akmıyor dedikçe, birileri “SA” lı, ŞARTLI, KOŞULLU cümleler kuruyor.

İnsanımız, Yaşamak, yaşatmak, kalkınmak, medeniyetimizi kaldırmak sancısı içinde kıvranırken, birilerinin sürekli, barut kokusuna özlemlerini, kan kırmızısına hasretlerini gündemde tutması ne acıdır. Nasıl bir pazarlıktır ölüm üzerinden yapılan?

Bu bereketli toprakların kardeş halkları bir millet olma şuuruyla medeniyetini ayağa kaldırmacıkça, Kürt atlıları Alparslanlar'a katılmadan hiçbir kapıyı açamaz, Selçuki ruhlu Türkler Selahaddin Eyyübi emrine uymadıkça Kudüs’ü geri alamayız. Zulüm devam eder. Biz ağlarsak Filistin ağlar, Mısırlı masum vurulur, Afrikalı açlık çeker, Bosnalı soykırımdan geçer, Arakanlı yakılır, Doğu Türkistanlı sokaklarda katledilir, Kafkasya bombalanır, Suriye karışır, Suriyeli çocuklar ölür yada yetim kalır. Medeniyetimizin toprakları ve insanları yağmalanır.

İnsanlık düşmanlarının tavrı milletimizin kardeşliği ve dayanışmasını, “hemen şimdi” şiarıyla kulak zarını patlatacak sesle haykırmaktadır. Mazlum coğrafyaların insanlık düşmanları tarafından fiilen ve resmen işgali bizi birleşip dayanışmaya zorlamıyorsa demek ki, bizimde zihinlerimiz, gönüllerimiz işgale uğramış demektir. Bir ülke topraklarının işgalinden çok daha kötü olanı, gönüllerin ve zihinlerinin işgalidir. Savaş, öncelikle, insanın içinde kazanılır veya kaybedilir.

İstiklal şairimiz Mehmet Akif ne güzel anlatır; 

…Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!

Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!...
 

Bize kimse güçsüzün, mahsunun, mazlumun, garibin, ezilenin yanında olduğumuz için ağız dolusu modern öğreti dersleri vermesin. Reel politik dediğiniz bu dünyaya mahkum olmuş beyinlerin sınırıdır bizim medeniyetimiz ölümden sonrada bir diriliş olduğunu, o dirilişin bu ölümün hesabını soracağını bilmekten geçer.

O nur birgün tamamlanır, Yusuf kuyudan çıkar, İbrahimi ateş yakmaz, bir yetimin AH’ı dünyayı tutar. Üzerinde doyduğumuz bu topraklar bunu bilir. Bilmeyenler i ise ansızın yakalayacak bir hüsrandan başka bir şey yoktur.
 
Harun KARACA
AkParti Milletvekili