28 Temmuz 2007

Uzlaşmaz Uslanmazlık (utanmazlık)

Uzlaşmaz Uslanmazlık (utanmazlık)
Anayasamızın hiçbir yerinde yazmayan bir “uzlaşma” kavramı ile Parlamenter sistemi tıkayan, oradan 367 gibi bir ne idiğü belirsiz icatta bulunan saygıdeğer ama halka saygısız bir kesim var. 22 Temmuz Genel seçimleri öncesi söyledikleri temsilde adalet bağlamında doğruluk payı taşıyordu. Şöyle ki; %34 ile iktidar olan AKP mecliste çoğunluğu elde etmişti. Buna birde %20 CHP eklenirse toplamda 2002 genel seçimlerinde oy kullanan seçmenin sadece %54’ünün oyu TBMM de temsil ediliyordu. CHP uzlaşsa bile durum buydu. Fakat burada bam teli bu sistemi AKP getirmemişti. Bilakis bu %10 barajı ve temsilde adaletsiz uygulama zamanın merkez partileri tarafından Kürtçü, İslamcı vs. uç partilerin önünü kesmek için icat edilmişlerdi. Burada AKP sistemi değiştirmediği, temsilde adaleti yakalamak adına değişiklik yapmadığı yönlü eleştirilere açık. Gel gelelim, A.GÜL’ün cumhurbaşkanı olamaması türü çıkışlar bunlar düşünülerek yapılmadı. Bu T.C vatandaşı, üniversite mezunu her kişinin cumhurbaşkanı olabilirliğine karşı yapılan kötü muamele olarak algılandı ki haklılık payı vardır.
Seçim öncesi “Uzlaşı” diye dillerine pelesenk olanların seçim sonuçlarını görünce uslanmasını beklerdik, ama nafile, onların düdüğü hep aynı makamda ses çıkarıyor! Bir kere “uzlaşı” anayasal bir kavram değildir. Anayasada ne eski tabirle “mutabakat” ne de batı dillerinden geçme “konsensüs” hiç geçmez. Bu durumda Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı gerekçesini “uzlaşı” kelimesi temeline oturtması size geldiği kadar bana da komik garip hatta pek komik geliyor.
22 Temmuz seçimlerinden bu uzlaşı tayfasının büyük diliminin ders almadığını görüyoruz. DP genel başkanı M.Ağar ve genel başkan yardımcısı Celal Adan samimi şekilde hatalarını itiraf etti. Kendini AKP saflarından devşirdiği 20 vekille fasulyeden sayan Erkan Mumcu’dan ses yok. Eh hiç ses etmemek bile bir erdemdir bunca aynı tasçılık oynayanları gördükçe! Mumcu gibi AKP saflarından meclise girmese bile başka bir partinin kanatların altına bıraktığı yumurtaları civciv çıkaran DSP genel bşk. Sezi Sezer’in de kendini en azından kuru fasulye gibi nimet görmesi da bu tavırları ile ancak bir sonraki seçime kadar sürer. Oysa bana ‘Kadir Uçar’ isimli okurum tarafından gönderilen bu mail bile ortalama vatandaşlarımızın olayı nasılda kavradığını ve sonuç çıkardığını gösteriyor. Görmeyen, görmek istemeyen uzlaşı uslanmazları için sizlere aktarayım istedim:
“Sayın Cenk Bey,
Yazılarınızı ilgi ile takip eden bir okurum. Bende kendimce 22 Temmuz seçimlerini değerlendirdim ve sonuçlar çıkardım. Bu seçim sonuçları çok ama çok önemli... Halkın önüne görünürde tek bir sandık konmuş olsa da özünde Ruslar'ın matruşkaları gibi iç içe birçok sandık vardı…Bu seçimde Türk halkı; -Muhtırayı...-Cumhurbaşkanı adayı Gül'ü...-Ve bir de "demode" gerilim söylemlerini oyladı... Sonuç da ortada... -"Askerim canımdır ciğerimdir ama kışlasında kalsın..."-"Müslüman Cumhurbaşkanı beni rahatsız etmez, yeterki iş yapsın..."-"Ne Cumhuriyet yıkılır, ne laiklikten vazgeçilir... Hepsi yerli yerinde, bir yere gittiği yok!" denildi...AK Parti'ye atılan o oyların altında bu yanıtlar da var... Anlayanlar için bu veriler, tüm söylemleri ve politikaları değiştirmeye vesile olacak... Anlamayanlar için ise siyasetten silinip gitmelerine yol açacak... AK Parti'ye kazandıranlara gelince;1-27 Nisan muhtırası2-Deniz Baykal”
Şimdi Kadir Uçar’ın bu çıkarsamalarını, koca koca danışmanlarla çalışan anlı şanlı politikacıların anlamadığını düşünmek ülkem adına gelecekten umudu kesmek demek olur. Ben bu ihtimali Türk siyaseti için çukur görürüm bu yüzden hala “uzlaşma” diye papağan kesilenlerin aslında “uzlaşmasız uslanmazlar” olduğunu söylemek işime geliyor.
Saygıdeğer uzlaşmacılarımızın 20 gün önce koalisyon ortağı ilan ettiği MHP’nin “cumhurbaşkanlığı seçiminde mecliste olacağız ama bu AKP adayına oy vereceğiz demek değil. Bu millet bizi mecliste kendilerini temsil için gönderdi. TBMM’den kaçmak olmaz. Çekincelerimiz koyar oylamaya katılırız” açıklamasından sonra MHP için “tüü kaka” yapmaya başlaması hatta hiçbirisinin mazbatasını almaya giderken vefat eden MHP İstanbul milletvekili Prof. Dr. Mehmet Cihat Özönder'in cenazesine katılmamaları bırakın siyasi ahlakı, insani durumlarını da gözler önüne serdi.
Bunu da kafadan atmıyorum, bizzat cenazedeydim ve A.GÜL’e MHP tabanının nasıl da sempatiyle yaklaştığını gördükten sonra aynı şeyleri Bahçeli’nin de izlediğini düşünerek mutlu oldum. Çünkü Türk siyasetinin bu “uzlaşma” yüzsüzlüğünden biran evvel kurtulması gerek. Hem de ekonomik bir sopaya dönüşmeden..!
Cenk SARIGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.