20 Temmuz 2007

Kameralar ve Güvenlik

Kameralar ve Güvenlik

Torbalımız da bulunan ve tüm ülkede bir çok uygulamaya örnek olan güvenlik kameralarımızın kabloları yer altına alınıyor. Bu da güvenlik kameralarının güvenliği için yapılmaktadır. Kameraların suçu önlemede etkili olduğu pek doğru değil gibime geliyor! Suçu caydırdığı muhakkak ama önlemede yetersizdir! Önlemede yeterli olsaydı Avrupanın mega kentlerinde suç oranı bu kadar yüksek olmazdı. Söz gelimi Londra’nın neredeyse her yanı kameralarla 24 saat gözetlenir. Ama suç oranı dünyada en yüksek şehirlerden birisidir.
Torbalı‘da da emniyetin verdiği rakamlara göre suç oranında düşüş olduğu gibi asıl düşüş kamera tarafında gözetlenen suçlarda düşüş vardır. Yani suç mahalli değişmiştir. Burada dikkatimizi çeken suça meyilli insanların kameralardan çekinmesinin suç oranını düşürdüğüdür. Çünkü bir potansiyel suçlu için önem arz eden şey yapılacak suçtan elde edilecek kazanç kadar yakalanmamak önemlidir. İşte kameralar tam burada devreye giriyor. Suçlunun adalete teslim edilmesinde...
Şimdi bu kameralar neden yazı konusu oldu diyen okurlarımız vardır. Şöyle ki; son günlerde çevremde işlenen suçlar arttığını gözlemliyorum. Geçen Perşembe pazarında kendi annemin cüzdanı cebinden çekilerek güpegündüz çalındı. Üst komşumuzun yeni ayakkabıları çalındı. Bu daha ilginç zira orta yaşlı bir dilenci gelip, üst komşumuzdan sadaka istiyor. Vakit sabah saatleri ve sadaka isteyen zatiyenin elinde cigara tüttürmektedir. Düşünün, sahurdan sonra yatmamışsınız. Çocuklarınızı ve eşinizi işe göndermiş, gecenin yarısından beri ayakta olan bir ev hanımı olarak, içiniz geçmiş, dalmışsınız. Birden kapı ısrarla çalıyor(hani o alacaklı şeklinde). Yeni daldığınız şekerlemeden aniden uyanıp, telaşla kapıyı açıyorsunuz. Karşınızda mübarek Ramazan günü elinde tüttürdüğü cigara ile sizden sadaka isteyen birisi... insanın parası ve vereceği varsa bile vazgeçer herhalde! Komşu da öyle yapmış ve kapısını örtmüş. Sonuç kapının önünde ki ayakkabılar gitmiş.
Diğer bir olayda yine Pazar yerinde bir pazarcı esnafının başından geçiyor. Tuvalet ihtiyacı için malının başından ayrılmadan önlüğünü çıkarıp tezgâhın içinde ama görünene bir yere koyarak,diğer arkadaşına haber verdi. Ama daha arkadaşı bir müşteriye bakamamıştı ki bozuk para almak için döndüğünde para torbası yoktur.
Ben şunu düşünüyorum ki; bazı suça meyilli kişiler, kameraların son haftada çalışmadığının farkındalar anlaşılan. Ama bu hafta bitiyor. İnsanın suça karşı mal ve canına kastedilmesi kötü bir duygudur. Kişiyi güvensizliğe sevk eder. Hele suçlu cezasız kalır yakalanamaz ise güvensizlik artarak topluma yayılır. Güvensizlik içindeki toplumun yeni hamleler yapması, mucitlik yapabilmesi mümkün olmaz. Suçlar cezasız kalmadığı oranda toplum da suça meyil azalır. Hukuk işler, insanlar kendilerini daha mutlu ve huzurlu hisseder.

Nasrettin Mollanın evine birgün hırsız girer. Hocanın ne kadar değerli eşyası, biriktirmişi varsa çalınır. Hoca durumu fark ettiğinin de feryat figanı koparır. Konu-komşu toplanır. Başlarlar Hoca’ya
-kapıları kapatmışmıydın?
-sürgüsünü çekmişmiydin?
-paranı, pulunu iyi saklamadın mı?
-ölüm uykusuna yattın da hiç bir şey duymadın mı?
-bu kadar da dikkatsiz olunmaz ki! Demeye,
hoca komşuların kendisini kıyasıya eleştirmesinden öyle bunalmış, öyle bunalmış ki sonun da dayanamamış ve
-komşular hadi benim ihmalim, kusurum, hatam olabilir ama HIRSIZIN HİÇ Mİ SUÇU YOK?

cenk sarıgöl

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.