Sendikalılar
İşsizlikten beli bükülmüş eski belediye zabıtası arkadaşına dert yanıyordu;
-“Belediyeden atılınca ne yapacağımı bilemedim. Biraz birikmişim ve aileden topladıklarımla işyeri açtım. Küçük esnaf birmiş, ben küçük esnaf olacam derken eldeki bitti.” Arkadaşı tekrar sormuş;
-“Başka bir yapsaydınya arkadaş, maaşlı bir iş.”
-“Tamamda arkadaşım. Biz zabıtaydık. Onu biliriz. Fen işlerinde olsak, tesisatcılık yapardık. Bildiğimiz mevzut serbest piyasada işletmelerde çalışmaya yetmezki!” bu sırada kapıdan Ermonun biri girer, elindeki gazeteyi masaya fırlatarak, habere bakın habere der. İsmail Uygur tarafından göreve gelmesinin ilk yılı işten çıkarılan eski zabıta, “Torbalı Belediye Başkanı İsmail Uygur, Belediye-İş 4 yıl aradan sonra masaya oturdu. 50 işçi sendikalı oldu. İşçiler sendika sayesinde iş güvencesi, grev, toplu görüşme hakları kazandı” Ermonun biri haberin üstüne alaylı şekilde mağdur işçiye sorar;
-“Sizde sendikalı değilmiydini? Bu nasıl güvence ve iştir ki? İsmail Uygur sizi sendikalısınız diye kapının önüne koyarken, 4 yıl sonra kendisi işçilerini sendikalı yapıyor?” Canı sıkılan Eski zabıta ibretlik cevap verir;
-"Yok biz önce ve sadece sendikalıydık. Bunlar önce CHPli sonra sendikalı…" C.S(bu bir fıkradır)
Haber şöyle:
“TORBALI Belediyesi'nde çe-şitli görevlerde çalışan 50 daimi işçi dün Belediye-İş Sendikasına geçti. Torbalı Belediye Başkanı İsmail Uygur,
|
| CHP Torbalı İlçe Başkanı Ertan ÇELİK |
CHP İlçe Başkanı Ertan Çelik ve CHP'li Belediye Meclis üyelerinin de hazır bulunduğu sözleşme töreni dün Belediye Meydanı'nda gerçekleştirildi. Torbalı Belediyesi ile Belediye-İş Sendikası 2 nolu şube arasında 50 işçiyi kapsayan toplu sözleşme imza töreninde sevinç ve mutluluk hakimdi… Belediye Başkanı İsmail Uygur'a teşekkür eden işçiler, ‘Bize çok güzel bir bayram hediyesi oldu’ dedi. Önümüzdeki aylarda taşeron işçilerinin de sendikalı yapılacağı öğrenildi."
Çifte Standart
Alın size CHP güzellemesinde bir çifte standart örneği..! Sayın İsmail Uygur seçilip, 2004 seçimlerinde koltuğuna oturduğunda ilk büyük icraatlarından biri işçi kıyımları oldu. 200 civarında işçiyi gruplar halinde kapı önüne koydu. O dönem bu işçi çıkarımlarının mali gerekliliğinin olabileceğini ve başkanın bu girişiminde haklı olabileceğini düşündüğümü yazmıştım. Hatta eski başkan Sayın Hasan Karatoklu’nunda 28 Mart 2004 Yerel Seçimleri öncesi 6 ayda yüze yakın işçi alımı yaptığı sızıntılarını aktarmıştım. En büyük sloganımda şuydu;
“SİYASETLE GELEN. SİYASETLE GİDER”
|
| H. Karatoklu |
Mehmet Hasan Karatoklu’nun oy kaygıları ile şişirdiği kadroların havasının alınması bencede gerekliydi! Mademki o dönem personel maliyetinin yüksekliği ve fazlalığı ve yapılan iş karşılaştırmalı israf vardı (o dönem sayın Uygur bunları dile getirmişti). Gereğine itirazımız olamazdı.
Fakat Uygur işi sadece Karatoklu’nun son 6 ay yada 1 yılda aldığı işçileri işten çıkarmakla kalmadı. Karatoklu döneminde (10 yıl) alınanları hatta Ertan Ünver ile çalışmış personele kadar vardırdı. Tabii işin birde ilçe halkı tarafından algılanması vardı. Herkesin dilinde,
“İsmail Uygur kendisini destekleyen, CeHaPe (doğrumu yazdım? Aynı sizin gibi değil mi?) flaması sallayan, konvoyuna katılan partililerine kadro açıyor. Mevcut işçileri çıkarmalı ki tabanına yer açılsın!”
şeklinde sözler dolaşıyordu. Haberi okudunuz. Sendikalı ve yüksek ücret aldıkları için 4 yıl önce siyasi yandaşlara yer açmak için kapı önüne konulan içilerin yerine buyur edilen yenilere bizzat CHP’li belediye meclis üyelerinin katılımı ile Sendikaya üyelik töreni düzenleniyor. 4 yıl önce yerine geldikleri insanlara zehir olan yaşamlara inat “bu bize bayram oldu” diyorlar.
Peki yerel seçimlere 6 ay kala İsmail Uygur ve CHP’li Belediye Meclis üyeleri bu kulakları ağızlarına varan ve işçi yönetici birbirlerini yaplayarak neden sendikalaşma yapıyorlar?
Basit; İsmail Uygur seçimi kaybetme ihtimaline karşı kendi kadroloduğu işçilere sendikal koruma sağlıyor! En azından ben öyle algılıyorum. “eden bulur” diye bir atasözü var. Bu işçilerde şekergibi bir bayrama giriyor! Artık İsmail Uygur kaybetse bile arkalarında sendika olacak! 2004de Ak Parti adayı şimdi aday adayı Atilla Kaya defaatle o zamanda şimdide “belediye işçilerine dokunmayacağım. Biz kimsenin ekmeği ile oynamayacağız. Çok çalışacağız ve herkese iş olacak” derken. Sendikalaşmaya neden gerek duyuldu diye sormayın. Herkes kendinden bilir. Zamanında Uygur adaylığı sırasında farklı şeyler söylemiyordu..! Sorun Mahmut Atilla Kaya’nın sözünde durup, durmaması değil, kişinin (CHP Yönetiminin) karşısındakini kendi gibi bilmesidir.
Atilla Kaya arkadaşım. Sözünde durmaya özen gösterir. “Biz geldiğimizde kimse işinden olmayacak” diyorsa, işini layıki ile yapan kimse ekmeğinden olmayacaktır. Ha bana sorsanız, ben öyle yufka yürekli değilim. Adalet elbette birilerinin eliyle tecelli eder. Siyasetle geleni, siyasetle gönderir. Yerine liyakat sahibi, bilgi, beceri ve yeteneğine göre kadro kurardım.
Ben İsmail Uygur’a siyasetle gelenleri, işten çıkardığı için hiç kızmadım. Elbette her başkan güvendiği bir ana, tepe kadro kuracaktır. İşten çıkarmalar ne zamanki siyasi linç olayınıda aşar hale geldi, eleştirilerim ondan sonra başladı. Bu yaz ve geçen yaz yaşadığımız susuzluğun, CHP kadrolaşmasına kurban giden işçilerin yerine gelen çoğu ehil olmayan personelden kaynaklı olduğunu söylesem.! Bu kadar kadrolaşmadan bahsettik, bir örnek vermesek olmaz;
Hamit Küçük, 2004 yerel seçimlerinde Subaşı Beldesinde CHP’den Belediye Başkan adayıydı. (Subaşı ilginç yerdir. Vefat eden Osman Dirik Genç Partiden seçilmiş, CHP’ye transfer olmuştu. Şimdiki başkanda Ak Partiden belediye meclis üyesi seçilmiş CHP’ye geçmişti. Dirik vefat edince belediye meclisi tarafından Başkan seçildi) Hamit Küçük, Seçimi kaybedince hemen akabinde Torbalı Belediyesinde işe başladı… Yazıyı ayrıntılı okumak için http://cenksarigol.blogspot.com/ linkine bakabilirsiniz.
Not: Bizim iki yıl önce burada kaleme aldığımız Ramazan ve Şeker Bayramı yazımızın benzeri bir tartışmaya ülke gündemi yeni gelmiş. Okurlarımız normal gündemden 2 yıl öndesiniz. Farkındamısınız?
Cenk SARIGÖL
Bundan tam 2yıl önce Torbalı Belediye Başkanı Ramazan İsmail Uygur kendi ve eşlerinin heykelciklerini yeni meydana (Atatürk Meydanı) Atatürk heykelinin sağ ve soluna kondurdu. Bu olay üzerine gazetecilere (samanyoluhaber) Uygur, “Atatürk'ün yanında bayrak tutan bir genç olmayı kim istemez ki? Atatürk’ün yanında olmak şereftir... Böyle bir düşüncem olsaydı, altına ismimi yazardım, ama başkanlığı bırakmadan önce de kendi heykelimi yapacağım ve altına İsmail Uygur diye yazacağım." Dedi.
Heykel olayının patladığı sırada İsmail Uygur “görevi kötüye kullanmak” suçundan yargı önündeydi... Böyle bir şeyi başka bir belediye başkanı yaptı diyelim ama yolsuzluk, rüşvet, zimmet ve ahlaksızlıktan yargılanıyor. Ve kendini Atatürk’ün yanına konduruyor! Devam eden mahkeme sürecinde suçu sabit görülerek, hapise düştü. Hayal edin, Atatürk Heykelinin yanında yolsuzluktan, rüşvetten, zimmetten, ahlaksızlıktan mahkum bir adamın heykeli var! İşte bu yüzden Atatürk Heykellerinin yanına yapılacak heykel yüzleri anonim denilen bir çok kişinin karması şekilde yapılır. Heykeltraş enaz 5 ayrı kişinini çeşitli perspektiflerini kullanrak heykelde anonim bir yüz ortaya çıkarmaya çalışır.Bana göre Uygur bu hareketi ile Atatürk’e hakaret etmişti. Herkes Atatürk’ün yanında heykeli olsun istebilirdi. Peki Atatürk herkesi yanında istermiydi? Bunu mizahla anlatmak, güldürmek, düşündürmek, İsmail Uygur’un kendi düştüğü komik durum ve Torbalı’ya yaşattığı utançı fıkra formatında aktardım.
“Atatürk ‘lan’ der mi?” diye köşe yazısına başlık atmışlar. Fıkrada geçen “Eğer Gündoğdu meydanındaki heykeli konuşsa sanırım derdi!” olayı nasıl saptırdıklarınızı görün diye kurdum cümleyi. Fıkradaki hangi kelimeleri söylerdi! Hangi vali yardımcısıyla konuşurdu! İsmail Uygur’a kızarmıydı! Manşete bak be hey! Fıkra zaten güldürmek ve düşündürmek için bir kurgudur. KURGU. Manşetin sorusuna gelince Atatürk, ‘LAN’ı kelime içindede olsa muhakkak kullanmıştır! Bunu adım gibi, sizin fıkrayı gazete yazısı ve makale ile karıştırmayı bildiğiniz kadar biliyorum!
Tekrar ediyorum o bir fıkra, gülmece ve Atatürk’e karşı yapılmış asıl hakaretin üzerinde düşünmeyi sağlamak için yazıldı. Sonra ben bir yazıyı yazarken, mahkeme aşamasını, o şikayet edermi? Bu nasıl anlar diye yazmam.Birazda hukuk dersi, birisi beni mahkemeye vermedi. Savcılığa şikayet etti. İkisi aynı şey değildir. Bu fıkra yüzünden birisi beni savcılığa verecek diye bilsem, gene yazardım. O yüzden bu talihsiz bir YAZI değil, talihli bir FIKRAdır. Talihide Manşetlerden duyurulan bir fıkra olmasından kaynaklanır. ne talihli fıkraymış, sadece yayınlanmakla kalmıyor MANŞETte kendine yer buluyor. Bende fıkrası manşetlere çekilen yazar olarak böbürleneyim bari..!
Genel Merkezinden İzmir'e oradan Torbalı İlçesi ve Subaşı Beldesine varıncaya kadar, CHP Zihniyeti Hep aynı; Tek Adam
Tipik CHP mantığı işte bundan sonra ortaya çıkıyor. Lider sultası ve iç demokrasiye kapalı, otoriter, tek parti dönemlerini yansıtan tavır. Fikret Akyüz gayet medeni ve demokrat ahlakın gereği olarak, kendini verimli görmüyor ve Torbalı Belediyesinde yürütülen yönetim anlayışının kendi çalışma prensipleriyle uyuşmadığı, vatandaşlardan gelen istek ve baskıları karşılayamadığını söyleyerek, ardılı partilisine bayrağı devretmek istediğini açıklıyor. Benim tahminim bu yönde daha önce girişimleri olmuş ama yürürlüğe konulmamış..! partisine sadakatini yinelerek, sadece belediye meclis üyeliğinden istifa etmek istiyor. Fakat CHP yönetim anlayışı devreye giriyor. “sen istifa edemezsin biz seni atarız”
CHP Torbalı ilçe Başkanı Ertan Çelik, “Sayın Fikret Akyüz 6 aydır istifa etmek istediğini söylüyordu ve biz sürekli kendisine kararını değiştirmesi için telkin de bulunuyorduk. Ama Akyüz istifa edeceğini açıkladığı gibi, 'Belediyede MHP kadrolaşması var' gibi beyanlarda bulunarak partimize zarar da vermiştir. Böyle CHP'lilik olmaz. Bu tür açıklamalar seçim öncesi partimize zarar veriyor. Bu arkadaşımızın üyeliğini bu akşam görüşeceğiz. Disipline sevk edilecek. Yönetmeliğin hangi maddesine göre değerlendirileceğine yönetim kurulumuz karar verecek” şeklinde açıklama yaptı. Açıklamaya bak, “biz bu arkadaşın biletini keseceğiz, defterini düreceğiz o kesin. Toplanıp, bunu nasıl kitabına uyduracağız (Yönetmeliğin hangi maddesine göre değerlendirileceğine) onun kararını vereceğiz.” der gibi. İdam etmeye karar verilmiş zaten şimdi yargılayacaklar! Asıp sonra mahkeme edecekler gibi bir şey. Akıllara ziyan bir mantık... Parti içi demokrasi, lider sultası daha ilçede başlıyor. Bırak Deniz Baykal’ı…
Aynı mantık, Menemende 2005`teki Kubilay’ı Anma Törenlerinde düzenlenen kortej yürüyüşünü, CHP lideri Deniz Baykal gelmeden başlatmak ve aslında gerçek sebebi genel başkanlık yarışında Şişli Belediye Bşk. Mustafa Sarıgül’e yakın durduğundan CHP’li Menemen Bld. Bşk. Tahir Şahin, CHP Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edilmişti. Düşünsenize Kubilay'ı anma törenleri sanki muhterem CHp Genel Başkanının yüzü suyu hürmetine yapılıyormuş gibi kasılıyorda kasılıyor. Tören sanki, Deniz Baykal olmazsa yapılmayacak, yapılmamalı. ne diyebiliriz ki... Kurulda Şahin’in, partiden ihraç edilmesine karar vermişti. Ama bu ihraç hukuka uygun değildi ve mahkemeden döndü…
Aynı şey Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’e yapılmadı mı? Kaç kez mahkeme kararı ile geri dönmedi mi Sarıgül? Suçu ne peki? Mustafa Bey Türkiye’de en tanınmış ve başarılı bulunan CHP’li ender Belediye Başkanlarından birisi olmasına rağmen. Onun suçu neydi? Menemen Olayını anlatırken bir üst paragrafta yazdık zaten. CHP Genel Başkanlığına aday olmak. gayet terbiyeli ve demokratik şekilde BAYKAL'ı eleştirmek ve rakibi olmak.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın hacca gitmek isteyen bir partiliye “Araplara paranı kaptırma, bakarsın Muhammed seni bırakmaz” sözlerine tepki gösteren babasının isteği üzerine partiden istifa ettiğini açıklayan Ümraniye CHP ilçe Bşk. Erdoğan Mert'e parti yönetiminden bir mektup geldi. CHP yönetimi Mert'e istifa dilekçesinin kabul edilmediğini, ihraç istemiyle disiplin kuruluna verilmişti. Erdoğan Mert,
Erdoğan Mert, “Disiplin kuruluna sevk kararının tarihi olarak 3 Nisan 2008 gösteriliyor. Dosyaya eski bir tarih atılarak, 'Seni partiden, son tartışmalar yüzünden atmıyoruz. Daha önceden alınmış bir karar' görünümü vermek istiyorlar. Gariptir ki istifa bile edemiyorum. Belli ki kendilerini tatmin edene kadar buna izin vermeyecekler” diye konuşmuş o tarihli gazetelere…
kamuoyu ile paylaşmasaydı, bunlar valilik ve İzmir Sağlık İl Müdürlüğü açıklamalarına rağmen “arsenik yok” tezlerini savunurdu. Belge kendi elleriyle verdikleri olunca kabul etmek zorunda kaldılar. Tipik CHP mantığıdır. Onlar dışında herkes düşman, devlet, millet haini, vatanı satanlar ve emperyalist uşaklardır. Söyledikleri yalandır. Siz önlerine belgede koysanız inanmazlar. hala daha inanmıyorlar. onlara göre bu "arsenik" olayı hükümet partisi AK Partinin CHP'nin kalesi İzmir'i ele geçirmek hatta feth etmek için kurduğu bir komplodur. Kanser oranlarında İzmir'in çevresinde kendisine en yakın ilin 3.5 katı fazla ve ilk sırada olduğu açıklamalarıda böyle değerlendiriliyor. şimdilerde bastırdıkları el buroşürleriyle (fatura göndermiyorlar maliyeti kurtarmıyor diye ama bedava dağıtılan buroşüre para var!) DSİ ve Çevre ve Orman Bakanlığını suçlamayı ihmal etmiyorlar.
Yazıyoruz sizde tedbir alın, fabrika pompaları ve su kaynakları kısıtlansın, arıtma tesisi kurmalarını zorlayın. Bu süyü döngüsel olarak tekrar tekrar kullansınlar, yer altı sularının seviyesini daha derine kaçırmadan muhafaza etmeliyiz. Diyoruz. Hiç ses yok. Yek duyulan ses, “tek suçlu İZSU’dur. Bizi sabote ediyorlar”.
Edi ile Büdü
İzmir Büyükşehir İZSU) ile Torbalı Belediyesi arasında yaşanan komediyi seyrediyor musunuz? Hacıvat ile Karagöz gibi mubarekler. Burada kim Edi, kim Büdü ayırmak zor. İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu daha sakin ve ÇelebiSayın Torbalı Belediye Başkanı İsmail Uygur Hacıya gidip gelmiş olsa gölge oyunu karakterleri netleşirdi ama... Akmayan suyun kavgasını veriyor görünmeleri nasıl bir tiyatro oyunudur? Trajik, dram, trajikomik, macera, gerilim olabilir mi? Bu arada fatura tahsilatlarına devam. Merak ediyorum bu İzmir fiyatlandırması Torbalı için geçerli olacak mı? Gündemi takip edenler bilir! Büyükşehir belediyesine Sağlık Bakanlığı tarafından “su içilemez ve gıda üretiminde kullanılamaz” ibaresi konulmasını zorunlu kıldı. Arsenik miktarının normal değerlerin çok çok üstünde çıkmasından dolayı getirilen zorunluluktan, şark kurnazlığıyla kurtulmaz isteyen İzmir B.şehir bld. Su ücretlerini 0-13 metreküp arası suyun metreküpü 10 YKr olarak düşürdü. Böylece “ALINACAK SU PARASI FATURA MALİYETİNİ KARŞILAMIYOR” gerekçesi oluşturarak, fatura göndermemenin yolunu buldular! Ayrıntılı yazımız için
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu bu su işini hakkaten beceremiyor yav. Bir de millete yalan söylemedi mi CHP milletvekili Bülent Baratalı ile iğrenç bir durum doğdu. Ben asıl Ank. B.şehir Bld. Bşk. Melih Gökçek, İzmir suyundaki arsenik miktarını açıklamasa
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek bunu birde arıtmadan geçirerek şebekeye veriyordu. Ayrıca Kızılırmakta normal akışında yüksek olan arsenik oranı AB Standartlarının bile altına düşüldü. Bu yıl Ankarada susuzluk kaynaklı hiç kesinti olmadı. Siz ne yaptını bu arada? Hangi projeyi tamamladınız? İZSU’ya su işlerini devredince sorumluluğunuz kaltı mı?Torbalı Belediyemiz zabıtalarımız eşliğinde İZSU Torbalı’yı bastı. Ne kadar komik ya? Sayın Uygur açıklama yapıyor, “İZSU beceriksiz, halkımızı susuz bırakıyor, çalışmıyor” orası doğru sayın Uygur. Peki senin İZSU’ya devrettiğin belediye beceriksizde geçen yıl İZSU devrede yokken niye susuzluk çekti bu halk? Komedi filmi çevirip, Edi ile Büdü rolleri oynamanın göz boyacılık olduğunu anlamıyormuyuz biz?
Siz Torbalı Belediyesi ve Torbalı Belediye Başkanı Ramazan İsmail Uygur olarak sen zaten şarıl şarıl akan çeşmeler devretmediniz ki İZSU’ya... Diğer taraftan Torbalı’nın çektiği su sıkıntısı kesinlikle su azlığından değil. Su kaynaklarının verimli kullanılmaması ve şebeke kayıplarındandır. Linki yukarda var “Su Üstünden Siyaset” yazımızda bunu ayrıntılı yazdık. Bir daha yazmam gerektiğini anladım. Kıtlık var çünkü! Ayrıca burda biz yazdıkça bir açıklama gönderme zahmetinde bulunmayan, yazılanlarla ilgili 5-6 sene öncesinin verilerini verirken basını bilgilendirme gereği hissetmeyen Torbalı Belediyesi Basın Bürosunun ne iş yaptığını merak ediyorum. Biz halk adına çıkış arıyor, sorumlulara hesap uzatıyoruz. Okumuyormusunuz bu gazeteyi yani? Tabii ciddi işlerde yoksunuz ortada ama sulu işlere varsınız. Komediyi seviyorsunuz. Kim Edi, Kim Büdü hiç farketmez. Ortada dönen çocuk komedisini hep beraber seyrediyoruz. Keşke belediye yönetmek yerine senaryo yazıp, artizlik yapsaymışınız..!
Medyatik Yalancılık, Subaşı Belde Belediye Başkanı Erkan Zeylan var dediği dilekçe Karayollarına teslim edilmemiş.
Kaza sonrası Karayollarını suçlu ilan eden Erkan Zeylan, sık sık “Rahmetli Başkan Osman Dirik tarafından karayollarından izin istedik, 1 yıldır olumlu yada olumsuz cevap vermediler” diyerek, Osman Dirik’i saygıyla anarak, geregi yapıldı mesajları veriyordu. Ne oldu şimdi? Ne oldu? Bu nasıl belediyeciliktir? Subaşı Belediyesi dingonun ağırı mı? Dilekçe yazılmış iş bitmiş! Ya adam toprağa karışmış ama onlar daha dilekçeye cevap bekliyor. Hiç sordunuz mu bu dilekçenin akıbetini? Yok, ama gazeteye açıklama yap, “18/10/2007 de dilekçe verilmiş!”.
Sen ne verdin? Ne yaptın? Verilmemiş işte...Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü evrak memuru Murat bey 18/10/2007 tarihinden 18/11/2007 tarihine kadar bir aylık Gelen Evrak Arşivini ve Sevk Edilen Evrak Arşivini (yapım, proje, etüt, ihale vb.) taradı. Ödemiş Karayolları 21. Şubeden Nurgül hanımda aynı şekilde ama YOK. Böyle bir dilekçe yok. Günah kimde bilemem. Ölmüşün arkasından konuşmayayım kızıyorlar! 