13 Eylül 2008

Torbalıda Fıkra Manşet'i

Fıkra Bu ya...
Torbalı
nın acar gazetecilerinden birisi Manşet’ine sıkıntı çekiyormuş. Çevresindekiler, ‘su sorunu devam ediyor, ilçe parti bşk.ları toplantı yaptı, İZSU sondaj yapıyormuş, Halk Müziği Konseri var, Subaşı Belediye Başkanı teslim edilmemiş bir dilekçeye dayanarak, karayollarını suçluyormuş vs.’ Diye öneri getirmişler. Muhabir,
-Onlar artık bayat, su sorunu iki yıldır devam ediyor, Torbalı Belediyeside susuz bıraktı, İZSUda, halk müziği konseri, sanat müziğide standart artık. Subaşı haberi okunmaz.
-Peki ne yapacaksın öyleyse?
-Ben bir bakayım yazarlardan ‘makale fıkrası’, ‘fıkra yazısı’, ‘yazılı fıkra köşesi’ yapan olduysa içinden bir şey bulurum artık? Madein CS

 

Kendi Heykelini Dikesice Adam

İsmail Uygur kendi ve eşinin heykelini yaptırmıştı meydana

Bundan tam 2yıl önce Torbalı Belediye Başkanı Ramazan İsmail Uygur kendi ve eşlerinin heykelciklerini yeni meydana (Atatürk Meydanı) Atatürk heykelinin sağ ve soluna kondurdu. Bu olay üzerine gazetecilere (samanyoluhaber) Uygur, “Atatürk'ün yanında bayrak tutan bir genç olmayı kim istemez ki? Atatürk’ün yanında olmak şereftir... Böyle bir düşüncem olsaydı, altına ismimi yazardım, ama başkanlığı bırakmadan önce de kendi heykelimi yapacağım ve altına İsmail Uygur diye yazacağım." Dedi.

Heykel olayının patladığı sırada İsmail Uygur “görevi kötüye kullanmak” suçundan yargı önündeydi... Böyle bir şeyi başka bir belediye başkanı yaptı diyelim ama yolsuzluk, rüşvet, zimmet ve ahlaksızlıktan yargılanıyor. Ve kendini Atatürk’ün yanına konduruyor! Devam eden mahkeme sürecinde suçu sabit görülerek, hapise düştü. Hayal edin, Atatürk Heykelinin yanında yolsuzluktan, rüşvetten, zimmetten, ahlaksızlıktan mahkum bir adamın heykeli var! İşte bu yüzden Atatürk Heykellerinin yanına yapılacak heykel yüzleri anonim denilen bir çok kişinin karması şekilde yapılır. Heykeltraş enaz 5 ayrı kişinini çeşitli perspektiflerini kullanrak heykelde anonim bir yüz ortaya çıkarmaya çalışır.Bana göre Uygur bu hareketi ile Atatürk’e hakaret etmişti. Herkes Atatürk’ün yanında heykeli olsun istebilirdi. Peki Atatürk herkesi yanında istermiydi? Bunu mizahla anlatmak, güldürmek, düşündürmek, İsmail Uygur’un kendi düştüğü komik durum ve Torbalı’ya yaşattığı utançı fıkra formatında aktardım. http://cenksarigol.blogspot.com/2008/09/chp-izmir-suba.html 

Torbalı Manşet Gazetesi bu fıkrada geçen bir kelimeden hareketle mizah yoksunu olduğunu (yada tam tersi) sandığım bir vatandaşımızın şikayetini manşetine taşımış. Hadi diyelim ki bunun haber değeri var. Yaptın. Manşetlik değeri nerden geliyor? Başka bir gazeteye saldırma, başka gazetenin yazarını eleştirme hazzından mı? Köşe yazısında “bir yazarın makalesinde yaptığı gaf yüzünden mahkemelik olduğunu okudunuz” Daha makale ile fıkra arasındaki farkın ne olduğundan habersiz! Yada haberlidirde işine gelmiyordur.

Atatürk ‘lan’ der mi?” diye köşe yazısına başlık atmışlar. Fıkrada geçen “Eğer Gündoğdu meydanındaki heykeli konuşsa sanırım derdi!” olayı nasıl saptırdıklarınızı görün diye kurdum cümleyi. Fıkradaki hangi kelimeleri söylerdi! Hangi vali yardımcısıyla konuşurdu! İsmail Uygur’a kızarmıydı! Manşete bak be hey! Fıkra zaten güldürmek ve düşündürmek için bir kurgudur. KURGU. Manşetin sorusuna gelince Atatürk, ‘LAN’ı kelime içindede olsa muhakkak kullanmıştır! Bunu adım gibi, sizin fıkrayı gazete yazısı ve makale ile karıştırmayı bildiğiniz kadar biliyorum!

Atatürk ‘lan’ der mi?” hayal gücünüzden bunu mu çıkarabildiniz FIKRAdan? Ben size yeni şikayet konuları bulmada yardımcı olayım;
-Atatürk Heykeli konuşur mu?
-Hele İsmail Uygur ile konuşşur muydu?
-Sabahın köründe çöpcülerin olduğu meydanda tek başına ne yapıyor? Atatürk gibi bir lider yanlız orda durur mu?
-‘Şiişşşt’ der miydi?
-‘destur’ der miydi?
- Gölgesinde oturanların dedikodularına izinsiz kulak misafiri olur muydu?
-Birgün önce ‘vali vekili’ dediğine ‘yaver’ diye hitap eder miydi? Yani unutkan mıydı? (unutkan ve bunamış olduğunu vurguladığımı iddia edersenizde şaşırmam hani!!!)
Benim yazdığım fıkradan bunlarıda çıkarıp, şikayet konusu edebilirsiniz. Fakat fıkralardan çok daha komiksiniz.
Madem araştırıyorsunuz,
-Gündoğdu Meydanındaki Atatürk heykeli konuşuyor mu?
-Hangi vali yardımcısına seslendi,
-Gölgesinde oturan vatandaşlar kimdi?
-İsmail Uygur’u sadece azarlayarak bıraktı mı?

Tekrar ediyorum o bir fıkra, gülmece ve Atatürk’e karşı yapılmış asıl hakaretin üzerinde düşünmeyi sağlamak için yazıldı. Sonra ben bir yazıyı yazarken, mahkeme aşamasını, o şikayet edermi? Bu nasıl anlar diye yazmam.Birazda hukuk dersi, birisi beni mahkemeye vermedi. Savcılığa şikayet etti. İkisi aynı şey değildir. Bu fıkra yüzünden birisi beni savcılığa verecek diye bilsem, gene yazardım. O yüzden bu talihsiz bir YAZI değil, talihli bir FIKRAdır. Talihide Manşetlerden duyurulan bir fıkra olmasından kaynaklanır. ne talihli fıkraymış, sadece yayınlanmakla kalmıyor MANŞETte kendine yer buluyor. Bende fıkrası manşetlere çekilen yazar olarak böbürleneyim bari..!

Şikayetçi beyfendi Ufuk Çakmak bana mail atmış, ilgisine hassasiyetine teşekkür ederim. Atatürk üzerinden prim yapmaya çalışıyormuşum. Böyle anlamış demek. Eh be kardeşim ben neden buna gerek duyayım? Bak sen nasıl prim yapıyorsun hem Atatürk hemde bizim üzerimizden Manşetlerdesin! Sana kolay gelsin. Yinede bir okuyucunun ‘ben buradayım ve böyle anladım’ demesi yazar için çok önemlidir. Ufuk Çakmak’a tekrar teşekkürler.

Son olarak, Fıkraları bundan sonra umarım FIKRA olarak okursunuz. Ama ben yazdığım fıkradan sonra bu kadar güleceğimi hiç sanmazdım. Özelliklede size...

Cenk SARIGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.