30 Mayıs 2008

Saloş Bir Çuvallama

Statik Statükocular

Önceki yazımızın devamı niteliğinde Türk Seçmeninin değişen beklentisini ve siyasete bakışını aktarmaya devam edelim. Seçmen artık sadece eleştiren, iktidarın her yaptığına ‘Hayır’ diyen, karşı çıkan, engellemeye çalışan tarz-ı siyasetten bıktı. Bilişim çağının olanakları ile çok hızlı tepki verebiliyor. İnternet ayakları artık olmazsa olmaz diye nitelenen gazetelerde haberler anında güncellenirken, okur sadece okur olmaktan çıkıp, yazar olarak yorum yazıyor, puan veriyor, tebkisini yada övgüsünü anında yazı işlerine ve yazarlara iletebiliyor. Özgürlükler arttıkça, farklı perspektiflerden tarih araştırmaları ve gerçekler gün yüzüne çıkıyor. İnsanımız dünyayı tanıdıkça karşılaştırmalı tarih sorgusu, siyaset algısı gelişiyor. Almanya bu gelişmeyi yakalamışken biz neden hala gerideyiz? Sorusunu kendi içinde sorduğu gibi dış ses olarakta çevresine iletiyor.

CHP sosyalistliği, sosyal devlet anlayışı nasıl sorgulanıyor görmüyormusunuz? Tüm bu gelişmeler karşısında mevcut düzenden nemalanan, çocuklarının ve torunlarının geleceğini, kariyerini bu düzenin devamında gören zihniyet ve zümreler ise gidişata dur demek için atmadık takla bırakmıyor. Dünyanın en büyük video paylaşım sitesini “Atatürk’e hakaret ettiği” gerekçesiyle erişime kapatıyorlar. Biraz internet bilgisi olan için bunu aşmak zor olmasada sonuçta cezalandırılan, yeni kullanıcılar. Oysa milyarları bulan içeriği ile yasak, daha çok bu portalı kullanan kendi insanına ceza kesiliyor. Sadece ilgili link yasaklanarak aynı sonuça ulaşılabileceği bilgisine ise biganeler.İletişim ağı genişleyip, geliştikçe yaş ortalaması ‘ihtiyar’ düzeyindeki partiler ve özellikle CHP çuvallamalarına devam edecektir. Çünkü gençlik, amatörlük olduğu kadar heyecan, ruh, heves, ukba, hırs ve enerjiyi içinde taşır. Eleştirdiğiniz kadar çözüm önermeniz, çözüm yolları göstermeniz, çözüm yollarını açmanız ve yardımcı olmanız yeni siyaset beklentisinin merkezidir. Yapılanları külliyen ret etmek ise gerizekalı siyaset zamanlarında, darbe sürecinin dar alanda kısa paslaşmalarına izin verilen politik zeminlerde kaldı.

Önder Sav Malatya da yaşlı ve fakir bir CHP üyesinin ‘Hacı olma isteğini’ iletmesine bence Avrupalı hiçbir sosyalistin aklına gelmeyecek bir düzeysizlikle cevap veriyor. “Araplara para kaptırmanın alemi yok. Bakarsın oraya gidince Muhammed (‘a.s’ biz ekleyelimde terbiyesiz saygısız olmayalım) seni bırakmaz” adam daha da utanmazca söylediği kepazelik hatırlatılınca “kamera olduğunu bilmiyordum” diyor. Eğer bu bir zeka özürlülüğü değilse “biz CHP yöneticileri zaten kamera olmayan biz bize toplantılardahep böyle din, diyanet ve peygamber hakkında ileri geri, abuk subuk konuşuruz” itirafıdır!

Hükümet yıllardır bitirilemeyen ama devletin en çük övündüğü, üzerinden puan toplamaya çalıştığı, ismine TRT de Güney Doğu Anadolu Projesi (GAP) diye tv kanalı bile kurduğu projeyi hayata geçirecek müthiş bir adım atıyor. Öyle böyle değil, bütçelendirilmiş, yapılandırılmış, kalemleri çıkarılmış, görev paylaşımı yapılmış gerçekçi bir planla açıklanıyor bunlar Eyyübi’nin başkentinde... Ama şoven söylemlerden başka hizmet üretmediği söylenen ilin belediye başkanı ortalarda yok. CHP ise Hükümetin bu açılımını kendince gölgelemek ve etkisinin toplum üzerinden dağılması için harekete geçiyor. “CHP Genel Merkezi DinleniyorDeniz Baykal çıkıp, kesin bir dille ve her zaman ki saldırgan uslubuyla verip, veriştiriyor. Olay şu:
"Merkeze alınan Bolu eski valisi Ali Serindağ CHP genel merkezinde Önder Sav ile görüşür. Burada Sav’a yerel seçimlerde Bolu Belediyesinin nasıl alınacağına dair taktikler verir. (bakın devletin bir valisi CHP genel merkezinde CHP’nin nasıl seçim kazanacağı yönünde planlarını arz ediyor) Hatta bazı bakanlar hakkında yakışıksız laflar eder ve CHP yanlısı kullanılabilecek personel isimlerinide iletir. Bu konuşmalar ise Vakit Gazetesinde ertesi gün okurlarına duyurulur.
Herkes Vakit’in bu görüşmeyi nasıl ele geçirdiği? Sorusu üzerinden (özellikle uzun zamandır hükümetten İstanbul'un göbeğinde otel yapım izni alamayan bir medya gurubu) hükümete, emniyet ve cemaat bağlantılarına abanarak, demedi-komadı bırakmadı. Böylece gündem değişti. GAP konusunda hükümet açılımı manşetlerden hemen düşürüldü. Oysa doğal olan yeni açılım üzerinden gelir dağılımındaki dengesizlikler tartışılsın, Kürt Sorunu, Terör masaya yatırılsın, şoven ve ayrılıkcı kürt gurupları tahlil edilerek, çözüm yolları aransın.

Ama nerde? madem bu düzen korunmalı, çark ne daha hızlı nede daha yavaş dönmemelidir. Zaten yaşlılar ayakda uydurmaz bu hıza..! Aynı Anayasa Mahkemesi Başkanı Osman Paksüt olayında olduğu gibi kimse orada kimlerle yemek yediğinin, buluştuğunun üzerinde durmadı yada gözlerden kaçırıldı. İşin garibi CHP hırçın ve mal bulmuş mağrip, pozlarıyla sarıldığı Sav’ın dinlenme iddialarına hükümetin bizzat İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından yapılan “gelin mecliste araştırma komisyonu kuralım. Birlikte araştıralım ve sorumlulara en ağır cezayı verelim” teklifine kulak asmadı. Dün Vakit Gazetesi dinlemenin nasıl gerçekleştiğini açıkladı:
“Tarih 25 Mayıs 2008 Cuma... Saat 10.00 civarı... Muhabirlerimiz, Hac ve Peygamber Efendimiz aleyhinde sarfettiği sözlerden dolayı büyük tepki çeken Önder Sav'ın bu konudaki görüşünü almak üzere, kendisini 0532 3.... numaralı telefondan ararlar. Önder Sav; o an Vali Ali Serindağ ile görüşmektedir. Muhabirlerimize, ‘Misafirim var. Bir dakika...’ der. Muhabirlerimiz beklemeye başlar. Telefon açıktır. Muhabirler, Önder Sav ile Vali Serindağ'ın konuşmasına işte o telefondan, yani Önder Sav'ın telefonundan 42 dk. mutalli olurlar. Önder Sav ile Vali Serindağ'ın görüşmesi, Sav'ın da ifade ettiği gibi, "bir saat" kadar sürer. Ancak 42 dakika sonra Önder Sav'ın telefonu kapanır. Muhtemelen şarjı bitmiştir!”
Olayın dinleme felan olmadığı, yaşlılıktan kaynaklanan unutkanlık yada saloş bir durumdan ortaya çıktığı hemen anlaşıldı! Peki bu durumda CHP ne yaptı? Dün vereceklerini söyledikleri “gensoru” öncesi yapacakları toplantıyı iptal ettiler. CHP Gn. Bşk. Yrdc. Kemal Anadol duyurduğu ve davet ettiği basın toplantısına gelmedi. Özür mü daha ufukta yok! Zaten beklenmiyorda.. ne Sav’ın dine ve Peygambere höykürmesinden nede kendi ihtiyarlığının etkileriyle gündemi işgal etmesine... Lakin Deniz Baykal’ın Önder Sav’a ne kadar kızmış olduğunu tahmin etmek hiçde zor değil!

Cenk SARIGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.