30 Mayıs 2008

Eskiciler

Herşey bir döngü içindedir. Esas olan daha iyiye, güzele, faydalı olana dpğru dönmek ve yürümektir. Mevlevilerin dönmesi de kainatın devinim üzerine kurulduğunu temsilendir. Ay hem kendi hemde dünya etrafında döner. Dünya kendi etrafında döndüğü gibi ay ile birlikte güneşin etrafında, güneşte kendi merkezindeki akrep bölgesi etrafında döner. Güneş sistemide diğer yakın sistemler gibi Samanyolu Galaksisi içinde devinimlerini sürdürür. Bu bilgileri astroloji yada uzay bilime merak saldığımdan aktarmadım. Taa uzaydan Türk sistemine atacağımız nazarın uyumsuzluğunu ortaya sermek adına aktardım. Zira bu döngüye ayak uyduramayanları kara delikler yutar!

3 Kasım 2002 seçimleri Türk Demokrasi tarihinde önemli bir dönemeçtir. Halkımız eski siyaset tarzını ve yapısını tasfiye etmeye yönelmiştir. Mevcut meclis yapısının neredeyse tamammını kurumsal oluşumunun bir yılını doldurmamış bir partiyle değiştirmiştir. Burda bir parti yada partilerin siyaset tarzını anlatmaktan çok halkımızın siyasete bakış tarzındaki gelişimi tahlil edip, sizlerinde kendi içsel tavırlarınızlarınızla bu anlatımın uygunluğunu ölçmenizi bekleyeceğim. 3 Kasım öncesinde iktidara gelen parti yada partiler sürekli yaptıklarından bahseder, bunu sanhi bir ihsanda bulunmuş gibi halkın kafasına kakardı. Bu bazı annelerin çocuklarına sürekli “yemedim yedirdim. Giymedim giydirdim. Sana saçımı süpürge ettim. Nice emek verdim” gibi başa kalmalarına benzer! Bu yapılan lütuf veya ihsan olarak, nitelenemez! Bu bir görevdir. Annelik görevi... babalık sorumluluğu... yemek yemek, su içmek gibi.

Sizin evladınız üzerindeki iradeniz ve biçimlendirme güçünüz çocukta yoktur. Siz mümkünse çocuk sahibi olmayı kendiniz seçersiniz. Ama çocuğun ana-babasını seçme şansı yoktur. Siyasete uyralamaya çalışırsak, partiler iktidara talip olur. Bunun için görevlendirme isterler. İktidar olanlar bu göreve getirilenlerdir. Şimdi bir belediye temizlik işçisinin görevi bellidir. Durmadan “şurayı temizledim, burayı süpürdüm, çöpleri topladım, şehir dışına götürüp, çöplük alanına döktüm” vs. demesi onu değerli kılar mı? HAYIR! Tek başına hiçbirşey ifade etmez çünkü görevidir yapmalıdır. Ta ki başka bir aynı büyüklükte alandan sorumlu ve eşit sorumlulukta temizlik işçisiyle karşılaştırılana kadar. Eski siyaset anlayışında siyasetçi sürekli, kendinden öncekilerin yaptıklarını ve kendi icraatlarını anlatırdı. Karşılaştırırdı. Adama sorarlar “senden öncekinin iyi olduğunu düşünsek zaten seni seçmezdik. Bu senin zaten vaad ettiğin ve yapman gereken görevin. Peki sen Almanya, İtalya, Fransa hükümetleri şunları şunları yaparken ne yaptın?” öyle ya iktidar yolu olmayan köye yol, suyu olmayana su, doğal afetlere karşı güvence sağlamak ve tedbir almak gibi bir çok işi yapmakla görevlidir. Görevleri ‘yaptım’ diye sunmanın saloşluğu vurgulamak istedim.

Hele bazı siyasilerin sürekli çıkıp, “cumhuriyet tarihinde şu kadar yol yapıldı biz bu kadar yaptık, şu kadar araba vardı şimdi bu kadar, şu kadar eve telefon bağlandı” gibi saçma sapan ve halkı aptal yerine koyan demeçlerini duydukça deliriyorum. Ya 1930 da ki asfalt dökme yöntemleri ile şimdikiler bir mi? Bırak yolu otamatik ray değiştiren teknoloji var demiryollarında... “Bu kadar telefon obonesi vardı bizim zamanımızda şu kadar arttı” iyide senin karşılaştırdığın yıllarda ülkenin nüfuzu 11 milyon, şimdi 75 milyon. Bana orak söyle hemde geçmiş ve şimdiki zaman karşılaştırmalı değil. Başka bir ülke karşılaştırmalı örnek ver.

AKP iktidarıda zaman zaman eski siyaset tarzına meyl etsede halkımızın değişim yönündeki iradesini en iyi yakalayan parti oldu. Diğer önemli parti ise MHP. Meclis dışında kaldığı dönem durumu iyi çözümleyen partide zaman zaman arada kalsada halkın beklentilerini en iyi okuyan partiler sınıfına girmeyi başardı. Bunu 22 Yemmuz 2007 seçimindeki oy arttırımı ile de gösterdi. CHP, DSP vs. istasyonlar ise kazık gibi duruyor. Sanıyorlar ki iktidar sırayla! Dönecek dolaşacak herkes yıpranacak, oyla olmadı başka ittirmelerle iktidar olacaklar. Dün eleştirdikleri darbe anayasını, eskiden en fazla karşı çıkan oldukları YÖK kanununa şimdi sahip çıkıyorlar.

Halkı anlamadıkları, sesine kulak kabartmadıkları değerlerine saygı göstermedikleri (Önder Sav, Onur Öymen densizliklerini hatırlayın), yeni gidişatı çözemedikleri ve politika geliştiremedikleri için sadece eleştiriyorlar. Çözüm öneren, alternatif projeler çıkaran yok. Amaç her yönden, herşey üzerinden, kurum ve kuruluşları kullanarak iktidarı yıpratmak. Peki oluyor mu? Gene ‘HAYIR’! Çünkü halkımızın artık ortak değerler olarak gördüğü, demokrasiye, insan haklarına, AB uyumuna dahi sadece iktidara karşı olmak için set oluyorlar. Hep söylüyorlar ya, Deniz Baykal ve bu muhalefet olduğu sürece R.Tayyip Erdoğan ölene kadar başbakan isterse Cumhurbaşkanı olur. Doğru muhalefet yok ki, AKP tek parti oldu! Tek muhalefet kaldı totaliter bürokrasi ve onun gayri demokrat ve adil kurumları...

CenkSARIGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.