27 Mart 2009

Sandığa Matem Düştü (Muhsin Yazıcıoğlu)

Sandığa Matem Düştü
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı ve Sivas milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu ile yanındakilerin bir helikopter kazası ile hayatlarını kaybettiler.
Döngel Köyü yakınlarında düşen helikopterden kimse dönemedi.

Hükümettin yani devletin elinden geleni yaptığını parti genel merkezinde kurulan kriz masası sözcüsü Büyük Birlik Partisi Genel Sekreteri Yalçın Topçu tarafından her basın karşısına çıkıldığında dillendirildi. Askeri birlikler, Polis Özel Harekat Timleri, AKUT, Köylüler, Partililer ve Alperen Ocakları mensubu gençler arama kurtarma çalışmalarına katıldılar. 2000 üzerinde kişi bu çalışmalara katıldı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kahramanmaraş'ın Göksu ilçesindeki Kriz Masasının bizzat başındaydı. Şuan televizyonda, enkaza ilk ulaşanlar Döngel Köyü muhtarı Yılmaz Tilki var. 17 kişi olan Köylüleriyle birlikte enkazın başından tv24’e bağlanmışlar ve onu dinliyorum. Ajanslardan önce bir televizyon kanalının haber geçmesi...

Döngel Köy Muhtarı Yılmaz Tilki, enkazın bulunmayacak bir yerde olmadığı, helikopter parçalarının 150 m2’lik bir alana yayıldığını söylüyor. Kar yağışının önemli oranda üstlerini örttüğünü, havanın çok ağır ve tipi şeklinde kar yağışının devam ettiğini belirtiyor.Buradan hep yazdık, “Nicelik değil, Nitelik (kalite) önemlidir.” Türkiye “Kriz Yönetimi” ve “Arama Kurtarma” konusunda büyük bir zaafiyet içindedir. Bu doğu toplumlarında insana değer verilmemesinin, insan hayatının önemsenmez! Trafikteki sıkışıklıktan, ucuz maddi hasarlı kazalardan insanlar birbirini boğazlar. Ufacık siyasi tezatlardan birbirini yaralar. Ancak 10 yılda bir yaşanacak böyle bir kaza veya felaketler için profosyonel ekipler oluşturlmaz. Olursa hepimiz yardıma koşarız ama bilinçli, uzman, işbilen insanlar olmadığından kuru kalabalıklarla iş kotarmaya çalışırız. Devlet tüm gücünü seferber etsede sonuç değişmez.

En azından 112 acili arayan İHA muhabiri İsmail Güneş’in helikopter düştükten sonra sağ olduğunu biliyoruz. Bir can bir candı. Dün emekli polis komseri skorsky helikopter pilotu O.B (şimdilik ismini yazmamamı rica etti) abimi aradım. Ona, “Abi orda düşen Başbakan veya Genelkurmay Başkanımızın uçağı olsaydı gene böyle olurmuydu?” sorusunu yönelttim. Bana, “eğer o helikopterin, yani düşen helikopterin içinde olsalardı. Evet bulunamazlardı” dedi. Düşen helikopterin özelliklerinden bahsetti. Anlattığı kadarı ile, bunlardaki yardım cihazı, GPRS (ELT) manuel (el kumandalı) çalıştığını veya şiddetli çarpma ile çalışıyormuş. Hava şartlarının bozması ile bir uçak ve 4 helikopterden oluşan, hava arama ekibinin ilk gün 2.5 saat çalıştığını ve ertesi gün öğlene yakın tekrar arama çalışmalarına havanın izin verildiği ölçüde devam edildiğini... Bu gibi kötü hava durumlarında operasyonel olmayan pilotların karayolunu izlemesi gerektiğini belirterek...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün gezisini ertelemesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sık sık, Başbakanlık Kriz masası başındaki müsteşarın yarım saatte bir, Büyük Birlik Partisi yetkililerini bilgilendirmişler. İçişleri bakanı bizzat olay bölgesinde enkaz bulunana kadar Kriz Masasını yönetti. Siyasi mitingler iptal edildi. Ne fayda? İstanbul ve Ankarada Alperen Ocakları mensubu gençlerimizin bazıları duygularına yenildi. Devletin ve hükümetin gerekeni yapmadığını söyleyerek, duygularını dışa vurdular.

Büyük Birlik Partisi Genel Sekrateri Yalçın Topçu ise onlara itidal çağrısı yaptı. Ayrıca arama bölgesinden derhal çekilmelerini, dağdan inmeleri yönünde telkinlerde bulundu. Çünkü birgün önce 16 kişilik bir Alperen Ocakları mensubu Ülkücü genç sabaha karşı 06:30 sıralarında elleri, ayakları donmuş vaziyette bulundular. Duygusal bir milletiz. Kazazede ararken, kazaya kurban gitmek, kurtarayım derken kurtarılacak duruma düşmek bizim topraklarda olağandır. Bilgi, ekipman, deneyim, techizat olmasada palas pandıras kolları sıvarız. 44 saat sonra enkaza ulaşıldı. Bölgeyi bilen Döngel Köylüleri helikopterin düştüğü yeri buldular. Yoğun kar yağışı, sis var ve köylülerde donma tehlikesi geçirdiler, enkazın başında beklerken.

O asil Nizam-ı âlem rüyanla ve yılmaz, yıkılmaz o saf çocuğu masum Anadolu çocuğu yürüyüşünle bize çok şey söylüyordun zaten! Varlığın, yaşıyor olman, aramızda olman bile yetiyordu siyasetin kirlerini temizlemeye! Temiz bir siyaset, büyük bir Türkiye rüyası hayalimizi her dâim canlı tutmaya, diri kılmaya!Türkiye bir büyük dava adamını, siyasete tertemiz bir duruşla güzellik katan, dik dimdik, Anadolunun bağrından yetişmiş ve saf duruşunu hiç yitirmemiş ülküsünü simasına yansıtmış, yiğit ülkücüyü kaybetti. Başımız sağolsun, Allah mekanını cennet etsin.
Muhsin Yazıcıoğlu ile yaptığımız röportajdan bazı kesitleri
1.-Bölüm:
http://cenksarigol.blogspot.com/2008/11/bbp-lideri-muhsin-yazcolu-rportaj-i-blm.html
2.-Bölüm:http://cenksarigol.blogspot.com/2008/11/bbp-lideri-muhsin-yazcolu-rportaj-ii.html
3.-Bölüm:http://cenksarigol.blogspot.com/2008/11/bbp-lideri-muhsin-yazcolu-rportaj-iii.html ve bir şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum.

"* Ben, siyaseten kendimi; hem milletime hem de tarihime sorumlu hissediyorum.
* Büyük Türk Birliği için çalışmaya devam edeceğim.
* Düğünlerimizde şarkılarını, marşlarını, türkülerini söylediğimiz bu kutlu amaç için çalışmaya devam edeceğim.
* Biz, Osmanlı’nın torunuyuz. Osmanlı’nın tarihine bakmalıyız. Bu medeniyeti yeniden ihdas etmek için çaba göstermeliyiz.
* Ankara ne kadar Kürt ise Diyarbakır o kadar Kürt’tür. Sivas ne kadar Türk ise Hakkari o kadar Türk’tür. Bin yıllık mayayı bozmaya çalışanlar mayası bozuk hainlerdir.
* Rabbime çok şükür, bana güvenenlerin güvenlerini boşa çıkaracak hiçbir kirli hesapta olmadım ve inşallah bundan sonrada olmayacağım.
* Millete dönen namluya selam durmam!
" dedi.

Muhsin Yazıcıoğlu`nun, Ülkücü ve Ülkücü Kuruluşlar davası sebebiyle tutulduğu, işkence gördüğü, Mamak Cezaevi`nde yıllar önce yazdığı `Üşüyorum` şiiri (Yıllar sonra bahar ayında seni dağlarda üşüttük, affet güzel insan, kırılma, darılma bize);
Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi, süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum
. (Muhsin Yazıcıoğlu)


Cenk SARIGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.