29 Mart 2008

Uzaktan Yerele Bakış

İlçeyi (Torbalı) uzaktanda olsa takip etmeye çalışıyorum. Her hafta sağolsunlar yanıma bir yada bir kaç hemşehrimiz uğrama nezaketini gösterdiği için bahtiyarım. Bu hafta Ömer Günaydın ve İbrahim Çetin, Fatih Yolcular, geçen hafta Necati ve Elif Çevrek ile Alparslan Demirgil, önceki haftalar ise Zakir Barış, değerli hocam Armağan Kars ve Gürhan Türksever ve Halil Duvar (ama Paşa Kadir uğrayamadı!) böyle sürüp gider isim listesi... Hepsi beni sevindirdikleri ve memleket havası getirdikleri için ne mutlu kıldılar beni.

Elbette hepsine ilçeyi, ortak tanıdıkları sorduk. Selam gönderenleri aldık, yenileriyle onları görevli kıldık. Malumatlar aldık, gelişmeleri dinledik. İnternetten, haber ajanslarından, telefonla görüştüğümüz eş-dosttanda bilgiler alıyoruz.Bende oluşan izlenim; Torbalı bıraktığım gibi... Hala kasabalı, hala güdük! Ben bir değişiklik algılamıyorum. Belediyemizin yaptığı bazı değişiklikleri takdirle karşıladım. Söz gelimi “Kaldırım İşgallerinin Sona Erdirilmesi” bu konuda çok yazdım. Gerek esnafımıza gerekse belediyemize ağır eşleştiriler getirmiştim. Hatta kaldırım işgalinin trafiği etkilediğini ispatlayan fotoğraflar bile yayınlamıştık. Bir kere kaldırımlar dükkan sahiplerinin yada kiracılarının malı değildir. Tıbkı önündeki kaldırımın olmadığı gibi. Siz kaldırımı işgal ederseniz vatandaş yoldan yürümek zorunda kalır. Bu sadece sizin kaldırımda sergilediklerinizin görünürlüğünü azaltmakla kalmaz, vitrininizin görünmesinide engeller. Oysa bir teşhir yani doğrudan satış yapan esnaf için vitrin düzenlemesi müşteriyi dükkana çeken, ilgi uyandıran en önemli unsurdur. Belediyenin bu uygulaması kahveci esnafı dışında herkesin yararına..!

Diğeri ise esnafımızın dükkanlarını mesai saatlarını dışına çıkacak kadar geç kapatması. Bunu abartıp, gece yarılarına kadar değil, mesai saatini 2-4 saat geçene kadar olabilir. Aksi takdirde bu esnafın sırtına yük olur. Fayda değil zarara yol açabilir. Benim o zamanlar yazıp, çizip tavsiye etmemin sebebi şuydu: esnafın taksitle yada senetle mal sattığı çalışan insanlarımız işten çıktıklarında ve borçlarını ödeme zorluğu yaşıyorlar. Çok kez şahit oldum. Fabrika servisinden inan işçilerimizin ödeme yapmak için şehir merkezinde indiklerini ama dükkanların kapalı olmasından yakındıklarını. Aynı şey elbette bu insanımızın ailesiyle alışveriş yapmayı istemesi ile de ortaya çıkıyor.

Kaldırım önlerine park konusu yoğunlaşan trafik ile ihmal edilmemesi gereken bir olgu. Dükkanların tabusunda kaldırım ve kaldırım önleri m2 hesabına dahil değildir. Esnaf dükkanının önüne park yasak dubaları yada levhaları koyuyor. Oysa dükkan önleri dükkanların malı değildir. İyi bir esnaf için burası müşterinindir. Belediye burada şöyle bir uygulama yapabilir. 5 dk.dan fazla park yapmaya izin verilmez ve tonajı yüksek ve hacimli araşların (mal indirmek yada almak için gelen kamyon, kamyonet) belli caddelere giriş-çıkışı saatle sınırlanabilir. Mesela Kazım Dirik Caddesi üzerinde seyir halindeyken, aklınıza eve almanız gereken bir sipariş geldi. En yakın dükkandan alacaksınız ama esnaf dükkanının önüne park ettiğinden araçınızı park edecek yer bulamadınız. Sonuçta müşteri kaçtı. Oysa esnafımız daha kuytu ve sokak ve mahalle aralarına park edebilir. Böylece dükkan yoğunluklu caddeler kısa parklar için rahat hale gelebilir.

Sonuçta herşey insan ve onun bilinç düzeyinden oluşuyor. Kasabalılıktan ve köylülükten kurtulmalıyız. Bu esnaf bilinçi, satış anlayışı, teşhir ve sunumu gibi bir çok artıyı beraberinde getirecektir. Metropol alanların genişlemesiyle zaten biraz uzaklaştığımız köylü reflekslerine geri döneceğiz. Kanun köy alanlarını AB sıtandartlarında (şark kurnazlığı ile) metropole çevirmeyi amaçlıyor. Böylece köylü nüfuzu AB standartlarına çekmiş olacağız. Kriterlerinden birisi daha yerine getirilmiş olacak! Gel gör ki, durum tam tersini doğuracak. Artık Torbalı Belediye Başkanları köylerden, pırasa, domates, pamuk ekenlerden oy almak için çalışacak. Burada İsmail Uygur’un ne büyük öngörü sahibi olduğuna değinmeden geçemeyeceğim! Öyle ya köylerin merkeze bağlanacağını çok önceleri gören büyük reisimiz pamuk toplama makineleri kazandırmıştı belediye envanterine... ilaveten domates toplama makinelaride alındı mı bu iş tamamdır! O zaman heykelini dikmesine gerek kalmaz zaten! En azından heykelin başkaları tarafından dikileninin makbul olduğunun bilinçine ulaşır. Temennimiz o yönde...

Cenk SARIGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.