18 Ağustos 2008

Adam Olmayız Biz

Buna yürek dayanmaz. Haber şöyle; “Subaşı beldesi Osman Dirik Parkı'ndaki düğünden çıkıp yol kenarında yürüyen 5 kişiye, Torbalı'dan Tire yönüne seyreden Mehmet Koyuncu (49) yönetimindeki 35 M 6556 plakalı araç çarptı. Otomobilin çarptığı Güler Akpınar (26), İsmihan Akpınar (56), Osman Akpınar (7), Nazmiye Caner (29) ve Mehmet Ali Caner (10), olay yerinde hayatını kaybetti. Gözaltına alınan sürücünün, muayenesinde 320 promil alkollü olduğu belirlendi.”                      Osman AKPINAR

Güzel ALLAH’ım ne büyük imtihan. Bu elim kazada eşi, kızı, iki torununu kaybeden Akp Subaşı belediye meclis üyesi ve Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi başkanlığı yapan Osman Akpınar. Ölenlere rahmet geride kalanlara büyük sabır dilerim. Alkol, içki, rakı, şarap, bira vb. Sürekli özendirilen, çağdaşlık, laiklik, modernizim diye kakalanan sanal mutluluk... geldi ve bir aileyi yok etti. “Balık baştan kokar” hesabı sanki! Şimdi başın cezasını ayaklar çekiyor.

Es.Bld.Bşk.Osman Dirik

Vefat eden eski başkan Osman Dirik prestij proje diye bunu bıraktı işte! Neden böyle işlerimiz yarım hep bizim? Güzel bir tesis yapılmış ama belde ile arasında kaldırım yok. Yürüyüş yolu yok. Aydınlatma yetersiz. Düzenleme yapılmamış. Yine ne yazıkki, şimdi açılar içindeki, en yakınlarını, eşini, kızını torunlarını, hele isminin verildiği torunu kaybeden Osman ağabeyde bu hizmet kusurunda belediye meclis üyesi olarak ortak... Bu açılışa İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Ramazan İsmail Uygur kaç defa geldiler. hiçbirisinin aklına gelmemiş demekki bu sorular. Eğer bu yolun kıyısında standartlara uygun yani karayolları yönetmeliği ölçülerinde yüksek kaldırım yapılmış olsaydı. o sarhoş sürücü belkide kaldırıma çarpıp, tekrar yola doğru dönecek, takla atacaktı. bu ölümlerle üzülmeyecektik. Hep aklımdaydı. Ama bizde ölenler badem gözlü olur ve eleştirriseniz, haklı olduğunuzu bilenler bile size yüklenir. Cevap verenler eleştirmez, küfreder. Yaşadık bunları, Haluk Alpsü, ( http://cenksarigol.blogspot.com/2007/11/doru-cevaplar-bilen-herkese-hediye-vard.html ) Bülent Ecevit vb.

Doğru bazen nereden bakarsanız bakın doğrudur. Sıfatı mimar olan bir zat aynı şeyleri yeni yüzme havuzumuzun yer seçimi ve önceliği konusunda dile getirdi. Bunu biz söylesek hasetten söylüyor olurduk.

Torbalı Subaşı Beldesi Osman DİRİK Parkı

Subaşı Osman Dirik Parkı’nın belde merkezi ile bağlantı yolları ile Aquapolis arasında ayniyet yok mu? İkiside merkeze uzak, ikisindede toplu etkinlikler düzenleniyor. Düğün, nişan, sünnet, anma, panel yapılabilir veya yapılıyor. Ne yazıkki ilçeyi, beldeyi yöneten elit kesim herkese arabası, bineği var gözüyle bakıyor! Oysa buralara yürüyerek, bisikletle, motorsikletle giden çok insan var. Aquapolis’e gitmek için yeterli yol çalışması yapılmış mı? Işıklandırma yeterli mi? En önemlisi kaldırım var mı? Hepsine tek cevap: “HAYIR Hadi buna “Sorumlu Belediyecilik” ismi verin, yüreğiniz yeterse...

Sorumsuz Belediyecilik” neye diyeceğiz ki o zaman? öyle demekle olsa taşıma suyla baraj kurar su sorununuda çözerdik değil mi? Sorumlu Belediyecilik bu değilmiş demekki! “Makro düşünmek, mikro çalışmak, işleyişi en az etkiyle tamamlamak gerekiyor.” Ne gerek var bunlara? Biz düşünmesekte olur! Nasılsa başımızdakiler en iyisini bilir ve yaparlar. ( http://cenksarigol.blogspot.com/2008/04/kafay-deitirmek.html ) Hem bu halktan çok var. Ölen ölür, kalan sağlar oy versin yeter!

Plansız, proğramsız, çevre ilintisiz, ulaşım yeterliksiz olması kimin umrunda? Adam yapmış işte daha ne konuşuyoruz biz ki? Pufların üzerine uzanıp, girişlerde halkına “yıkılmadım ayaktayım. Hasta değilim, adayım” pozları vermek varken. Rabbim vucut sıhhati versin ama, hastalık en yukarda zaten. Kafadan başlıyor hastalık. “Herşeyi ben bilirim. Ben yaparım. Ben bir numarayım. Belediye benim. Yapılan benim. Ben, ben, ben...” narsisti*, megolaman, hastalıklı bir hizmet anlayışı bu. Hizmet önceliğinizi halkın ihtiyaçları değil siz belirlersiniz. Millet susuzluktan kavrulurken, yatırımı havuza yapar, suyu ise halkının kavrulduğunu görmezden gelerek, çeşmesine değil, havuza akıtırsınız. İçme sularına karışan sanayi atıklarına aldırmazsınız, sorumluluk sahanız dışında olduğunu söylersiniz. Arıtmanın elzem ihtiyaç olduğu fabrikalara, sanayi yoğun bölgelere değil, havuz suyuna arıtma tesisi yaparsınız. Oysa bu suyun çevredeki tarlalarda bile rahatça kullanılabileceğini kimse bilmiyor sanırsınız! Komik değil mi durum? Halkı yıkanmak, günlük temizliğini yapmak için su bulamazken, musluklardan su yerine hava gelirken, siz halkınıza hizmet olsun diye milyar ytl. değerinde parayı serinlesinler diye havuzlara gömüyorsunuz. Şimdi bu çarpık mantığı absürt şekilde okuyalım:

sevgili halkım! Çeşmelerinizde su akmadığının ve yıkanamadığınızın farkındayım. Zaten bu büyükşehirin suçu. Beceriksizleri kovdum! Su parasını ben almadığım için beni ilgilendiren bir sorun değil. O yüzden yatırım yapmak enayiliktir. Ama ben size hizmete devam ediyorum. 5 ytl. Verin havuzda hem yıkanın hem serinleyin...
Ağır felan olmadı, salt gerçek maalesef bu.Hizmet tamam! Bilet kesiliyor. Yandaşlar direkt, halk damla alınıyor havuza... madem herkes damlı alınıyor, aile günlerinde 10/1 erkek ve bayan sayı dengesizliğini nasıl açıklayacağız ki? Havuz fotoğrafının kıyısında duran Yusuf Balık düverlik sırtlarında belediye işçilerini kullanarak yapılan şahsi villalarkonuşmuyorda bari buna cevap versin! Yeniköyde alkol alınan mekan var, havuzdada alabilirsiniz içkinizi, sonra atla arabana 2-3 km yol evindesin! Ama hiç sorgulamayalım, “bu havuza yol, ışık, kaldırım niye yapılmadı? Yürüyerek nasıl gideceğiz?” Diye. Bisikler ve motorsiklet yolunu aklınıza bile getirmeyin sakın ola.

Osman Ağabey’e tekrar tekrar sabırlar dilerim. Allah dirayet versin. Yazdıklarımız mı? Onları unutun gitsin! Zaten siz hatırlasanız, haklı görsenizde birşey değişmez. En iyisini baştakiler bilir! Allah korusun bu tip bir kaza Özbey-Torbalı arasında olursa biz gene anımsatırız. Lakin söz veriyorum bu sefer küfürlerle hatırlatacam! Yazık be, insan hayatı bu insan. Yaptım diye şişine şişine söylediğiniz yarım işlerin sonucunda yitenler hep insan. Soluk alıyorlardı, gülüyorlardı. Hayata dair planları, ümitleri vardı. Hem kendilerinin hemde yakınlarının onlara dair, umutları söndü. Siyah gözlükleriniz takıp, cenaze törenlerinde poz vermeden önce elinize yüzünüze bulaşan, yarım yapılan işlerin sonuçu üstünüze sıçrayan bu kanları olimpik yüzme havuzlarında, park fıskiyelerinde, süslü çeşmelerde yıkasanızda çıkmaz. Biz unutsak bile varsa vicdanınız unutmamalı.

*Narsisti;
"Yanlızca Ben
Çok güzel bir peri kızı olan Ekho, kendisine aşık olanlara asla aldırmaz, kimseye yüz vermezdi. Bir gün Narkissos ile karşılaştı. Narkissos çok yakışıklı bir avcıydı. O güne kadar kimseleri beğenmeyen Ekho bu genç avcıya ilk görüşte aşık oldu.Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermedi ve peri kızının yanından uzaklaştı. Ekho kara sevdaya tutulmuştu. Günden güne eriyip bitti ve öldü. Olimpos dağında oturan tanrılar bu duruma çok kızdılar ve Narkissos~u cezalandırmaya karar verdiler. Günlerden bir gün av izindeki Narkissos susadı ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gitti. Su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzünü ve vücudunun güzelliğini gördü. O da daha önce farkedemediği bu güzellik karşısında adeta büyülendi. Yerinden kalkamadı, kendine aşık olmuştu. Kendi görüntüsünü o ana dek kimseyi sevmediği kadar sevmişti . O şekilde orada ne su içebildi, ne de yemek yiyebildi, aynı Ekho gibi Narkissos ta günden güne erimeye başladı ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketti. Bu hikaye bizlere narsistik kişilik bozukluğunu tarifler. Narsistik kişilik bozukluğu olan kişiler, özel olduklarını, bu yüzden birçok ayrıcalık taşıdıklarını düşünürler. Etraflarındaki herkesin onlara özel davranmalarını isterler. Ünlü olma, beğenilme, tanınma isteğiyle yanıp tutuşurlar. Empati yeteneğinden yoksundurlar, kimseyi düşünmezler ama herkes onları düşünsün onların isteklerine itaat etsin isterler. Eleştirilmek en büyük kabuslarından biridir. Yapılan eleştiriye ya şiddetli bir öfke nöbetiyle ya da kayıtsızlıkla karşı tarafı küçümseyerek karşılık verirler. Dramatik gösterişler, duygusal patlamalar, çılgınca değişken tavırlar narsistlerin karakteristik özelliklerindendir. Onun yaptığı herşey doğrudur. Ona göre, her ortamda kıskanılan imrenilerek bakılan sadece ve sadece kendisidir. Başkalarının zaaflarından yararlanıp, hedeflerine ulaşmayı amaç edinirler. Sıra beklemek, rica etmek, yol vermek, yardım etmek asla bir narsiste göre değildir. Dostluklar veya özel ilişkiler yanlızca onları beslediği, çıkarlarını koruduğu, hedeflerine ulaşmaya yardımcı olduğu için vardır.Narsistlerin dostları yada sevgilileri sıklıkla daha once narsistik bir anne yada babaya sahip olmuş kişilerdir. Çünkü, çocukluklarında görüp sevgi sandıkları ilgisizlik ve bencillik onlara yabancı gelmez. Sevgi anlayışları narsist bir kişiye göre şekillenmiştir. Bu yüzden narsistik bir eş ile birlikte olduklarında kendi haklarını aramayı düşünmezler ve ilişkilerini devam ettirerek eşlerinin kendilerini hiç bir karşılık vermeden kullanmalarına izin verirler. Yalan, narsist tutumun vazgeçilmez bir özelliğidir. Kendisi hakkında verdiği tüm bilgi, bir aldatmacadan ibaret olabilir. Narsizimin nedenleri konusunda bir çok kuram bulunmaktadır. Bir kurama göre, 18. aydan itibaren anneden bağımsızlaşmaya başlayan çocuk, ihtiyaçlarına eskisi kadar çabuk ve duyarlı yanıtlar alamadığında narsistik kişilik bozukluğunu geliştirecektir. Bir diğer kurama göre, erken çocukluk döneminde yaşantılanan istismar ve travma süreçleri yani erken çocukluğun narsistik kırılmaları, yetişkinlikteki narsist kişiliğe zemin hazırlamaktadır. Genelde ergenlik çağının başında ortaya çıkmaya başlayan narsistik kişilik bozukluğunun toplumdaki yüzdesi % 1 den daha azdır. Narsistik kişilik bozukluğu vakalarının yarısından çoğunu erkekler oluşturmaktadır. Narsist bir kişi, kişilik özelliklerinden dolayı değil de başka problemlerinin çözümü için psikologa ya da psikiyatriste gelir. Kendilik değerleri son derece kırılgandır. Dünyaya çok sağlam başka bir kendilik değeri sunar ve ona göre yaşamaya çalışırlar.Genelde, kendilik değerleri arasındaki çatışma sonucu depresyona girer ve terapiye başlarlar. Bu kişiler için terapiye başlama fikri zor kabul edilebilecek türdendir. Çünkü onlar, kimseye ihtiyaç duymayacak kadar özel ve üstün niteliklere sahiptirler. İşte bu noktada gerçeğe dayalı tüm yorumları reddederek terapiye son verme girişimi gözlenebilmektedir. Tedavi süreci başarıyla tamamlandığında ise kişi, kendine ait abartılı beklentilerinden kurtularak ilişkilerinde gerçekçi ve yalandan uzak bir yaşam sürer."
Tuba Güngör http://www.donusumkonagi.com/AuthorArticle.asp?ID=170

Cenk SARIGÖL

2 yorum:

  1. nedense daha bir kac gün önceye kadar burada olan yorumlar yok gercekler yün yüzüne cıkınca haber ile ilgili yapılan yorumlar silindi mi atıp tutmak kolay ama dilekce numarasına kadar gazetede yazınca diyebilecek birşeyiniz kalmadı galiba

    YanıtlaSil
  2. elektrik parasını ödemediği için aslanlar köyünün sulama dalgıç kuyuları bu yaz çalışmadı. Cenk Sarıgöl doğru yazmış. gelecek yaz İZSU ve Torbalı belediyesi Gugur Dağında bulduk dediği suya bel bağlayıp yatarsa gene susuz kalacağız demekki.
    Fatih Güner isimli yorumcu doğru yazmış. evimizden soğuduk be. her haftasonu ya hanımın köye Yeniköye yada benim köye Dağkızılcaya gidiyoz. Fatihin tuzu kuru su deposu yaptırmış biz ne yapacaz. belimiz yarıldı 4 kat su taşımaktan. milleti susuz bıraktı cenabetler. bizide kendilerine benzettiler.

    YanıtlaSil

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.