25 Nisan 2009

Ekonomik Kriz ve Kapitalizm

İktisadi Buhran

İlk ve en çok serbest çalışan, ticaret erbabı, ardından üratici kesimi vurur. Sabit gelirli ücretliler krizlerden en az etkilenenlerdir. Bununla birlikte en zor iş sabit gelirli kalmayı becerebilmek elbette... Kamu Personeli şanslıdır zira iş güvencesi vardır. Özellikle üretime dönük özel işletmelerde çalışanlar canı en çok yananlardır.
Kapitalist sistem “Tüketim” üzerine kurulmuştur. Sistem açgözlülük, talepkarlık, tamahkarlık güdülerini azdırarak, nefis kışkırtmacılığı yapar. “Ne kadar çok harcıyor ve sahipseniz o derece değerlisiniz” prensibi çevresinde örgütlenmiştir. Son ekonomik kriz tüketimin durmasına paralel üretimin anlamsızlaşması ve gereksizleşmesiyle derinleşiyor. Üretimin devam etmesi için tüketimin sürmesi gerekir. Tüketim yoksa, satılmayacak malı kimse üretmez! Üretim durursa işsizlik artar. İşsizlik arttıkça alım gücü azalır. Alım gücü düştükçe üretilenin elde kalma oranı büyür, depolar dolar, satılamayan mal, ödemeleri aksatır. Böylece birbirini büyüten bir çığ gibi işsizlik, üretim durması, tüketimin bitmesi birbirini büyütür.

Küreselleşen Dünya’ denir. Dünya küçük köy olmuştur. Yerkürenin herhangi bir yerindeki kriz bir virüz gibi evrene yayılıyor. Üretim, tüketim, Pazar, ilişkiler cihan şumul bir hal aldı. 2001 krizinde (Ahmet Necdet Sezer’in Bülent Ecevit’e Anayasa kitapçığı fırlatmasıyla başlayan) ihracat yapan firmalar büyüyerek çıkmıştı. Çünkü döviz cinsi dışarıya mal satan firmalar, iç ekonomik krizde anamal (kapital, sermaye) rezervleri iç piyasadaki kur çıkışları ve değer kayıplarıyla tavan yapmıştı. 2001 krizinden çıkışın lokomotifide yine bu ihraç ürünü üreten firmalar oldu.
Bugün yaşadığımız ABD kaynaklı buhranın tetiklediği kriz ise tam tersi bir süreçle işliyor.

2001 de dışardaki ekonomik, gelişmeleri ve sermayeden pay çekerek içeri taşıyan uluslararası ihracat şirketlerimiz, kriziden en çok yara alanlar oluyor. Bu noktaya gelinirken, ana sebep kapitalist sistemin ana hastalığı olan tüketim teşfikleri, kredi pompalarıyla gelindiğini unutmadan devam edelim. İnsanları daha fazla harcamaya özendiren sistem, kredi kartları, tüketici, ihtiyaç, konut, taşıt kredileri derken insanların kazanmadıkları paraya göz dikti. 0 faizli! krediler, uzun vadeli geri ödemeli, düşük nemalı para kullandırmalar sistemi tıkadı. İnsanlar çalışmadıkları emeklerini tahaüt ederek, kazanacakları paraları peşin aldı. Evler, yazlık, kışlıklar, tatiller, lüks arabalar derken yolun sonuna geldiler. Tüm bunlar düzenli işleri olacağı, kazançları sabit düşünülerek yapıldı, yapılabildi. Böylece 30 yıl taksitle çektikleri kredi ile gelecek 30 yıl içinde kazanmayı tahaüt ettikleri kançlarına karşılık, mal sahibi oldular.
Son 5-10 yıl içinde inanılmaz bir yarışa dönen kredi kullanma ve kullandırma yarışı küresel çapta ciddi bir ekonomik üretimi tetikledi. İnsanlar ihtiyaçlarından fazla tükettiler ve değer edindiler.
http://cenksarigol.blogspot.com/2008/12/cihan-krizine-yerli-mal-869.html
İşte duvara toslama insanların kazançlarının tümünü satmasıyla oldu. Artık, gelecek 30 yıllık kazancını harcayan insanların oluşturduğu, gelişmiş kapitalist sistemlerde piyasaya çıkmayan, banka hesaplarında dönen bir ekonomik yapı oluştu.

Mesela, X Bey’in aylık kazancının yarından fazlası aldığı ev, kalanı taşıt kredisi, eşi çalışıyorsa onun maaşın yarısıda ev eşyası taksitlerine gidiyordu. Toplam kazançlarının ancak 4/1’inden azıyla temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir gelirle kala kalan milyonlar düşünün. Lüks tüketime, hizmet almaya kapalı bütçeler.

Artık maaşların önemli kısmı eline geçmeden, bankada el konulan, kredi ödemelerine kesilen ücretli kesimler. Belki insanlar tüketime doymamıştı ama satacak gelecek bitmişti. En kestirme özetlersek, bugün kredi kartı ödemesini düzenli, tam gününde yapan aileler bile en az 1 ay içerdedir! Çalışmadıkları 1 ayı önceden tüketerek, hayatlarını sürdürüyorlar. Kapitalist sistem biriktirmeyi değil harcamayı özendirip, öncelediğinden işlerdeki bozulma, işsiz kalma durumlarımlarında her bireyin kendi büyük ekonomik krizi zaten başlamış oluyor. Dolayısıyla çoğu zaman acil, öngörülemez, beklenmeyen, gelir düşüşleri veya bitişleri için kıyıda birikmiş bulunmuyor.

Evet Türkiye henüz küzerel mali krizin tam ortasına gelmedi. Bu gelmiyeceğimiz manasına gelmez. Hastalıklı kapitalist sistem krizden kurtulmak için halen aynı yöntemi yani tüketimi teşfik için yeni kaynaklar oluşturarak, üretimin durmasını engellemeye çalışıyor. Oysa ana sebep bizzahati sistemin kendisi olduğundan insanlarda oluşan güvensizlik, krizin derinleşmesine yol açmaktadır. Dün az az birikim yapması gerekenler, bugün önünü göremediği için bu yöne gidiyor. Böylece piyasaya çıkmayan para, tüketimi hareketlendirmiyor. Tüketim üretimin %50 altında seyrettiği içinde üretim kendini tüketime endekslemeye, seviyelemeye çalışıyor. Tüm bunlar olurken, üretim kendini küçültürken, işsizlik artıyor, işsizler hiç tüketemiyor, tüketim durdukça üretimi kendine çekiyor...



Cenk SARIGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.