10 Eylül 2007

Ethem Bey (Çerkez)

Ethem Bey (Çerkez)

"Beni ihanetle itham edenlere soruyorum: Ben ne zaman, hangi tarihte ve mevzide esasen müdafaa ettiğim cepheden bir adım dönmüşümdür, bir tek kardeşkanı dökmüşümdür?" Çerkez Ethem.

Tarih hep kazananlar tarafından yazılır. Oysa bu tarihin içinde en kritik evrelerde zafere giden yolu inşa edenler arasında, iktidar oyununa kurban giderek yarı yolda saf dışı kalanlar var. Göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçek: İstiklal Savaşı, aynı zamanda bu savaşın önde gelen isimlerinin iktidar hesaplaşmasına sahne olmuştur. Sağlıklı bir toplum olmak ve geleceğe daha güvenli bakabilmek için tarafsız yazılmış tarih çok önemlidir. Bunun için ÖNYARGILARDAN arınarak bakabilmek ve okuyabilmek çok önemlidir. İsmet Özel bir şiirinde “insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse diğerine sağır” der. Önyargılar hep aynı pencereden bakmak, o pencereden gördüklerini doğru kabul etmektir. Tarihimiz hele yakın tarihimiz çok ama çok önyargılıdır. Bu ülkede yıllarca başbakanlık yapmış Bülent Ecevit önyargıları kıracak bir gerçeği söylediğinde yani “Sultan Vahdettin hain değildir” dediğinde en fazla isyan edenler işte önyargılarını doğru kabul edenlerdi. Bilenler ise ya susmuş ya da yine Türk siyasetinde başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış Süleyman Demirel gibi, “Türk halkı bu bilgilere ve gerçeklere henüz hazır değil” denilerek, üstü kapatılmaya çalışılmıştır. Bazen önyargı öyle bir şeydir ki tüm bildiklerinizin yanlış olup, cahil durumuna düşmekten korkarsınız.

Ethem Bey, 1886 yılında Büyük Çerkez Sürgünü ile Kafkasya’nın Şapsığ yöresinden Balıkesir – Bandırma’ya yerleşmiş bir Adige (Bayındır - Arıkbaşı’nda yaşayan Çerkezlerle aynı boydandır) ailesi olan Pşevu Ali Bey’in 5 oğlundan en küçüğüdür. Ağabeyleri İlyas ve Nuri Rum Palikaryaları ile çarpışırken şehit olmuştur. Ethem’in Yunanlılara büyük kinini sebebi budur. Diğer iki ağabeyi Reşat ve Tevfik ise subaydır. Daha sonra Reşat Bey Osmanlı Meclisi Mebusan’ına ve otomatikman TBMM’ne Saruhan (Manisa) milletvekili olarak girecek ve milli mücadelede görev yapacaktır. Zaten iki ağabeyi şehit, diğer ikisi de subay olan Ethem’in asker olmasını babası istemez ama o evden kaçarak Bakırköy Süvari Küçük Zabit Mektebi'ne girdi. Balkan Savaşı'nda Bulgar cephesinde yaralandı. Kıdem zammı ve madalya aldı. I. Dünya Savaşı'nda Eşref Kuşçubaşının yönettiği Teşkilatı Mahsusa ile birlikte İran, Afganistan ve Irak'a yapılan akınlara katıldı. Yaralanarak savaş sonunda köyüne çekildi. Ethem İstiklal Savaşı’na katılımını hatıralarında söyle aktarıyor: "Umumi Harbin neticesi olarak en ağır şartlarda Mondros Mütarekesi kabul ettirilmesine rağmen galip devletler mütareke hükümlerini bozmaya başlayınca, İzmir’de teşekkül eden gizli cemiyetin kararı ile ben ilk isyan bayrağını tam 2,5 yıl önce asmıştım."
Ethem ilk önce zamanın İzmir Valisi Rahmi Bey’in oğlunu kaçırır ve 50 bin lira fidye alır. Bununla 300 kişilik bir direniş birliği kurar. Bu olay için İzmir’e ayak basan Yunan askerlerine ilk kurşunu sıkan gazeteci Hasan Tahsin, "Çerkez Ethem Bey ve arkadaşları Rahmi'nin İttihak ve Terakki uğruna kullanacağı bu altın bombayı elinden alarak kansız ve arizasız bir biçimde su zavallı vatanin selametle ilerlemesine güçleri ölçüsünde hizmeti düşünmüşlerdir." (Doğan Avcıoğlu Milli Kurtuluş Tarihi, c.2, sayfa 579)

Salihli cephesinde Yunan askeri birliklerine karşı düzenlediği gerilla saldırılarıyla kısa sürede ünlenen Çerkez Ethem'in emrindeki kuvvetlerin sayısı da giderek artacak ve süreç içinde Kütahya ve havalisine egemen duruma gelirken "Kuvvayı Seyyare Umum Kumandanı" olacaktı. Henüz Ankara'nın yeni bir iktidar merkezi olarak kendini kabul ettirmediği ve emrinde de önemli bir askeri kuvvet bulunmadığı 1920 yılının başlarında Batı Anadolu'da en önemli kuvvet Çerkez Ethem'dir. Öyle ki yaptıklarının önemini Prof. Dr. Toktamış Ateş, “TBMM daha Ankara da çalışmaya başlamadan önce, Salihli cephesinde Yunan ilerlemesinin durdurulması ve iç ayaklanmaların bastırılmasında fevkalade önemli hizmetleri vardır. Hatta hiç abartmadan şunu söyleyebiliriz ki, Eğer Çerkes Ethem ve onun kuvvetleri olmasa idi, Ulusal Kurtuluş mücadelesi başlamadan ortadan kaldırılabilirdi.”

İstiklal Savaşı bir bakıma iç savaştır, siyasi mücadele tarihidir. 1920 yılının şubatından Mayıs ayına kadar Ethem Bey verilen emirle Bandırma, Balıkesir, Gönen, Düzce, Geyve Boğazı isyanlarını bastırır. Bu savaşlarda Ankara Hükümetinin güçlerini yenen Aznavur isyanını bastırması çok önemlidir. Zira Ethem Bey yetişmese Anzavur’un birlikleri ile Yunan güçleri birleşerek, Bursa’ya kadar geniş bir düşman cephesi oluşacaktı. Düzce isyanından sonra Yunan’ın ilerlediği haberleri üzerine hızla batı cephesine dönmeyi düşünen Ethem Bey Ankara Hükümeti tarafından Çorum ve Yozgat dolaylarında ayaklanan Çapanoğullarını bastırması için davet edilir. Oysa Ethem egede Yunanın karşısına çıkmak istemektedir. Ethem’i ikna etmek için aynı zamanda mebus olan ağabeyleri görevlendirilir. Kuvvetlerinin bir kısmını Salihli cephesine gönderen Ethem Çapanoğullarını bastırmak için yola çıkar. Ankara da çok büyük bir coşku ile karşılanır. Ankara da o sıradaki tek otomobil kendisine tahsis edilir. İşte Ethem Bey’in kaderi burada gördüğü manzaraya siyaset bilmezliğinin etkisiyle Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve Refet Bele için ettiği çok ağır sözlerle başlar. Onları Yunan Ege de ilerlerken burada sadece laf etmek ve kayf çatmakla suçlar. Asıl kırılma ise isyanı bastırdıktan sonra kuvvetlerinin geçişini Çapanoğullarına ispiyonlamakla suçladığı Ankara Valisi Yahya Galip ve kendisi savaşırken Çorum da bir evin bodrumunda saklandığı söylenen Miralay Refet Paşa (Bele)’nin yargılanmasını istemesiyle başlar. Araya hatırlı adamlar sokulur ve sadece Ankara valisi görevden alınarak olay geçiştirilmeye çalışılır. Hatta bu durum üzerine Ethem Bey’in daha Yozgat’tan yola çıkmadan önce, “Ankara’ya vardığımda TBMM başkanının meclis kapısında sallandıracağım” dediği öne sürülür. Ethem Ankara’ya vardığında Mustafa Kemal Eskişehir’e, Ethem Eskişehir’e vardığında Mustafa Kemal Afyon’a geçmiştir. Böylece kızgınlık soğumuş ve olaysız Ethem batı cephesine varmıştır. Ankara’ya geldiğinde kendisine mebuslar kendisine 'Ümid-i Halas' (Kurtuluş Ümidi), 'Münci-i Millet' (Milletin Kurtarıcısı), 'Kahraman-ı Millet' diye övgüler düzmüş, payeler vermiştir.

Ethem’in mahvına esasen iki etken sebep olmuştur:
Birincisi, mecliste Ethem üzerinden güç kotarmaya ve siyasi ağırlık kazanmaya çalışan ağabeyleri ve kendisini harcamayı kafaya koyan bazı paşalar, özellikle İsmet ve Refet’tir. İki paşa Ethem’in kendi emirlerini dinlemediğini rapor edeceklerdir. Resmi tarih kitapları Ethem Bey’in 29 Aralık 1920 günü isyan ettiğini yazar oysa Mustafa Kemal imzalı “Ethem Bey birliklerinin imhası” yönünde kararın tarihi 27 Aralık 1920’dir. Eğer bu tarihte Ethem ile araları bozuk olan İsmet ve Refet Paşa yerine batı cephesi kumandanlığına aynı zamanda Ethem’e ilk Salihli cephesini açma emri veren Rauf Orbay getirilmiş olsaydı farklı olurdu. Zira Rauf Orbay bir Çerkez olmasının yanında Ethem’in ağır yaralandığı Irak cephesinde de komutanıdır. Zaten milli mücadeleye çok sonra katılan, başlarda Amerikan Mandacılığını bile savunan, Ethem hem Yunan hem Marmara ve Ege de çıkan isyanları bastırırken, işgal edilmiş İstanbul da yeni evli İsmet Paşa balayı yapmaktadır. İşte bu sonradan katılan, o güne kadar hiçbir gözle görülür askeri başarısı bulunmayan İsmet Paşa’nın Garp Cephesi komutanı olması sadece Ethem Bey de değil birçok paşada rahatsızlık meydana getirmişti.

Kendisini takip eden Derviş Bey kuvvetleriyle çarpışmamak için geri çekilen Ethem Bey’in o sıra emri altında 6 bine yakın süvari vardır. Düzenli ordu birlikleri ise 13 bin dolayındadır. Ethem’in Yunan’a sığındığı yalanı atılan tarih ise yok edilme emrinden tam 30 gün sonradır. Hadi bana birisi Yunan’ı orta egede bir yıla yakın mıhlayan, coğrafyayı çok iyi bilen, deneyimli ve süvari birliklerinden oluşan Ethem Kuvvetlerinin bir ayda birkaç çarpışmayla nasıl yenildiğini, İstese süvarileri ile Bursa üzerinden rahatlıkla Ankara’ya dayanacakken yapmamış olmasını izah etsin?
En büyük yalan ise “Çerkez Ethem Yunan’a sığındı” iftirasıdır. Bu konuda Prof. Dr. Mim Kemal Öke, “İsmet İnönü'nün her zamanki tavrıyla Çerkez Ethem ve ağabeyleri aleyhinde bazı propagandalarda bulunduğunu da söyleyebiliriz. İşte bu çerçeve içinde Çerkez Ethem arkadaşları ile Yunan ordusu ve Türk Ordusu arasında kalır İşte orada o önemli kavşakta, bir ikilem içindedir. Ne yapacaktır? İşte bu Yiğit Adam saflarında dövüştüğü Anadolu insanıyla kılıç kılıca gelmekten çekinerek, Yunanlılarla görüşerek sadece bir çıkış noktası istemiştir. Anadolu’daki mücadeleyi akamete uğratmamak ve bir savaşa dönüştürmemek için yurtdışına gitmek için bir geçit noktası istemiştir. Hatta arkadaşlarına döner derki; ‘Siz silahlarınızı bırakıp Kuvayi Milliyeye döneceksiniz, onlarla birlikte savaşacaksınız.
Tarihçi Cemal Kutay ise, “Ethem iki şık arasında tercihe mecbur bırakılmıştır; Ya üzerine sevk edilen askerlere karşı koyacak kardeşkanı dökülecektir veyahut ta bırakıp gidecektir. Nereye gidebilir? Yunana. Hayır, en büyük tarihi hakikat şimdi size söyleyeceklerimdir. Ethem Yunan'a iltica etmemiştir. sadece geçiş hattı istemiştir.”

Ethem Bey hakkında bazı tarihçi, gazetecilerin görüşlerini sizlerle paylaşmak isterim:
Avni ÖZGÜREL - Gazeteci, “Elinin altında hayli maddi kaynak olmasına rağmen Yunanlılara teslim olma kararını verdiğinde cebindeki üç-beş kuruş dışında yanına bir şey almadı. Nitekim Atina'ya götürülüp tedavisine Almanya'da devam edilmesi kararı üzerine oradan ayrıldığında günlerce pekmeze ekmek banarak karnını doyurmaya çalıştığını da biliyoruz. Şurası kesindir ki Ethem'e 'Çerkes' lakabını takan İsmet Paşa'dır. Kendisine sorulduğunda bunu 'övgü' olarak kullandığını söyler; ama Ethem öyle anılmaktan rahatsızdır: ‘Hepimiz Osmanlı'ydık... Eğer milliyet ve ırk tefriki yapılmaya kalkışılsaydı bu vatanda şeceresi karışmamış kim kalırdı.’ Demiştir. Ethem'in Yozgat isyanlarını büyük bir maharet ve süratle bastırması da onu aynı yerde daha önce başarısız olmuş bazı kumandanların kıskançlık ve rekabet hislerine hedef haline getirdi. Ancak Milli Mücadele şekillenmeye başladığında bir gelişme oldu ve Mustafa Kemal'in yakın çevresinde değişiklik yaşandı. Lider yola birlikte çıktığı kişilerden ayrıldı, mücadeleye sonradan hatta bir bakıma fazlaca inanmadan- katılan 'emir/kumanda adamları' (kastedilen İsmet İnönü’dür) ön plana geçti. Bu değişimin Mustafa Kemal'in arzusu olmaktan çok 'yeni gelenlerin manevrası' olduğu yolunda işaretler var.”

Prof. Dr. Toktamış ATEŞ, “TBMM daha Ankara da çalışmaya başlamadan önce, Salihli cephesinde Yunan ilerlemesinin durdurulması ve iç ayaklanmaların bastırılmasında fevkalede önemli hizmetleri vardır. Hatta hiç abartmadan şunu söyleyebiliriz ki, Eğer Çerkes Ethem ve onun kuvvetleri olmasa idi, Ulusal Kurtuluş mücadelesi başlamadan ortadan kaldırılabilirdi.”

Yavuz BAHADIROĞLU - Tarihçi, “Çerkez Ethem’in yok edilmesine karar verilmişti de, formül aranıyordu aslında. Çerkez Ehem’de kendini feda etmemek için direniyordu… Burada Çerkes Ethem'in davranışını, hıyanetle değil olsa olsa, bir büyük fedakarlık, kendi varlığını feda eden bir oluşum olarak değerlendirmek olduğuna inanıyorum.”

Muhittin NALBANTOĞLU, “Çerkes Ethem çok büyük bir vatansever, kurtuluş savaşının ilk günlerini düşünün, bir tek kişiye ihtiyaç duyulduğu günlerde, bu adam Yunanlıları sahillere çakılı bırakıyor, Anadolu ya bırakmıyor.”

İsmet BOZDAĞ – Tarihçi, “Nerede bir yangın varsa oraya yetişen bir Çerkez Ethem kuvvetleri vardı. Batı cephesi komutanlığına atanan İsmet İnönü'nün ilk işi Çerkez Ethem’in unvanını değiştirmek olmuştur.”

Cemal KUTAY – Tarihçi, “Mondros mütarekesinden sonra ta meclisin kurulmasına kadar, ne Erzurum kongresinde, ne Balıkesir kongresinde, ne Alaşehir, ne Sivas kongresinde bulunmamış insanlar, (burada kast edilen İsmet İnönü’dür) İstanbul un işgalinden sonra sığınacak yerleri kalmadığı için, mecbur kaldılar Anadolu ya geldiler. Mücadele bunun mücadelesidir. Milli mücadelede öncekiler ve sonrakiler mücadelesidir… İnsanlara Hain demek kolay, kaldı ki kendini müdafaa etme hakkından mahrumsun, kahraman demekte kolay, çünkü kimse kendisine kahraman denilmesini tekzip etmez. Bizim milli mücadelemiz kronolojisi sıhhatle yazılmamış olan bir buhran dönemidir. Ethem yanına kimseyi almadan gitmiştir ve yanındakiler gelelim diye dayatmışlardır, dövüşelim demişlerdir, ikisini de reddetmiştir. Bir kulübesi bile olmayan bir nehir kıyısında kalbi duran bir adamın, layık olmadığı halde hain damgasıyla damgalanması vicdanları rahatsız etmektedir.”

Prof. Dr. Mim Kemal ÖKE, “Merkezi otoritenin Çerkez Ethem'den sıkıntı duyması kaçınılmazdı, çünkü Anadolu da sadece bir milli direniş, sadece bir kuvayi milliye hareketi değil, bunun yanı sıra bir liderlik dövüşü de veriliyordu. İşte bu çerçevede Çerkez Ethem in büyümesi halk arasında muazzam bir kahraman olarak her girdiği yerde alkışlarla karşılanması, bazı kişileri tedirginliğe sevk etmiştir. İsmet İnönü'nün her zamanki tavrıyla Çerkez Ethem ve ağabeyleri aleyhinde bazı propagandalarda bulunduğunu da söyleyebiliriz…”
yazımızı başlaığımız gibi Ethem Bey'in bir sözü ile bitirelim: "Çok hatalarım olmuştur ama asla vatan haini olmadım"

2 yorum:

  1. Fesapş ;)

    ...çok güzel bi derleme olmuş, elinize sağlık, çok teşekkür ederim... Kemalistlerin "Ethem vatan hainidir" yazısının üstüne ilaç gibi geldi...

    YanıtlaSil

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.