31 Mayıs 2010

Bay BAYkal'amaz

By BYkal'amaz, Byan Bytok Kalır Mı?

CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın gizli kamera görüntüleriyle özel yaşamına tecavüz edilmesi de videonun içeriği de iğrenç, ahlaksız ve Türk Siyaseti için yüz karasıdır. Siyaset kurumu çok ciddi bir yara almıştır. 45 yıldır siyasetin üstlerinde bulunan Baykal’ın bundan böyle siyasi mücadelesi, fikirleri ve duruşu değil “fuhuş” veya “zina” ile anılacak olması ne kötü. (http://cenksarigol.blogspot.com/)

Gözlerden kaçan bir tespit yapmak isterim. Bu aynı zamanda CHP ve Deniz Baykal’ın neden iktidar olabilemediğinin nedenleri arasında sanırım.
Düşünün ki bir parti lideri istifa ettiğini ve tekrar önümüzdeki kurultayda genel başkan adayı olmayacağını hatta kurultaya katılmayacağını, açıklıyor ama daha açıklama yaptığı salondan uzaklaşmadan TV, internet ve radyolarda 45 senedir kendisini tanıyan, izleyen, dostluklar kurduğu gazeteci, yazar ve siyasetçiler “hayır geri dönecektir. Tanıdığımız adamsa istifası gerçek değil. Bu bir taktik...” Güvenilirlik, sözünün itibarı bitmiş. Hemde 1 saat bile sürmüyor!

Yılların Genel Başkan yardımcıları ile sağ kolu Önder Sav kendisini geri dönmesi için iknaya gidiyor. Onlarda inanmamış! Şöyle olsun böyle olsun diyor ama geri dönerim demiyor. Sonra sayın Önder Sav,
O zaman çıkın kamuoyuna net bir açıklama yapın. `Hiçbir koşul altında aday olmayacağım` diye teminat verin...” dediğinde, “ben iki gün önce ne söylenecekse söyledim” diyor. İyide ne söylediğini net olarak herkes anlamış veya inanmış olsa zaten bu curcuna olmayacak ki? Adam istifasını açıklıyor ama neden istifa ettiğini neredeyse herkes yanlış anlamış!

Gizli görüntülerin içeriği doğru mu değil mi belli değil. “montajdır” lafı almış gidiyor CHP çevrelerinde. İyide kardeşim elbette montaj. Az çok teknik bilgisi olan herkes bu tip görüntülerin gereksiz, yerlerinin kesilip, montajlanacağını bilir. O kamera zaten belki günlerce orada boş odayı kayıt yaptı. O boş oda görüntüleri işe yaramayacağı için kesilip çıkarılmıştır. “bu bir komplodur” tamam komplodur. Buda doğru. İçeriği doğru olsa bile piyasaya sürülmesi komplodur. Peki, o zaman bu komployu kuranlar ne amaçlıyordu? Deniz Baykal’ın istifa etmesini mi? O zaman etmeyecekti. Komploya boyun eğmeyecekti ki bu onurlu bir duruş olarak kayıtlara geçsin. Hem komplo deyip hem de gereğini yapmak komploya boyun eğmek değil midir? Video içeriği doğru değilse neden istifa ediyor? Görevi bırakmaz, inkâr eder ve komployu çöpe attığını söylersin. Doğruysa bu bir aşksa neden aşkına sahip çıkmıyor? Yoksa sadece bir zevk tatmini miydi bu birliktelik?

Tarihte bu tip ilişkileri platonik veya Deniz Baykal boyutunda yaşayan birçok devlet adamımız oldu. Atatürk, Adnan Menderes bu listeye dâhil edilebilir ki her iki isimde halkımızın en sevdiği liderlerdir. Bu ilişkiler onların popülaritesini düşürmedi. Mesela Adnan Menderes Yassıada da yargılanırken gizli aşkı tiyatro sanatçısı Ayhan Aydan ziyaretine bile geliyor. Korkunç Yassıada`da Günleri`nde sevdiği adamı, herkesi tir tir titreten Baş yargıç Salim Başol`un karşısında `Ben bu adamı sevdim hâkim bey, siz sevginin ne olduğunu bilir misiniz?` sözleriyle savunacak kadar güçlüydü aşkı. Ve aynı ölçüde karşılıklıydı. Adnan Menderes, evli olmasına rağmen ilişkisini saklamadı. Ayhan Aydan Hanım eşinden ayrıldı. Üstelik Menderes Aydan hanımı eşi Ferit Aydan Beyden bizzat kendisi karşısında oturmadan ayakta istemiş. 5 saat yaşasa da Dünyam ismi verilen bir çocukları bile olmuştu.

Sadece bizde değil dünyanın diğer ucunda Amerikan Başkanlarına bakın, içlerinde hem o ülkede hem de dünyada en sevilen başkanlarından bazılarının böyle gönül maceraları ve yasak ilişkileri oldu. J.F. Kennedy ile Marilyn Monroe, Bill Clinton ile Monica Lewinsky ilişkileri... Monroe bir şarkıcıydı ve tüm kamuoyunun önünde aşkının gözlerine baka baka herkesin aşkı için söylediğini bildiği “Happy Birthday to my! President” (‘mutlu yıllar veya iyi ki doğdun başkan’ isimli bu parçayı Monroe bazen my president yani benim başkanım diye icraa edermiş) parçasını bunu bilerek dinlermiş... Clinton ise çıktı ve halkından özür diledi. Defteri kapattı.

Deniz Baykal beyde bunlardan birisini yapabilirdi. Âşıksa ve hayvani bir şehvet değilse bu birliktelik, itiraf edersin! Millet çoğunluğu da erkek bakış açısı ile “yapmıştır ulan yapmıştır. Helal olsun!” derdi. Ortada aşk yoksa o zamanda sizden bir özür beklenir. Hiçbirisini yapmadılar. Yukarıda saydığım devlet adamlarının ilişkilerini ise şimdi tartıştığımızdan ayıran en büyük özellik, partnerlerin bekâr veya dul olması veya ilişkilerin boşanma sonuçları vermesidir. Eğer doğruysa her iki tarafın evli olduğu bu durum iğrenç bir ahlak sorunudur. Aynı zamanda siyasi olarak alçalmışlıktır.

Yaşanan olayı tanımlamaya çalışalım;

Fuhuş, İçinde bulunulan toplumun kurallarına uymayan bir biçimde bir veya birkaç kişiyle para, mal ve menfaat karşılığında cinsel ilişkide bulunmaktır.

Zina, Aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişki.

Bunlardan hangisi oluştu sizce? Ortada para ve mal yok. By'an Nesrin Baytok’un milletvekili adaylığına Önder Sav karşı çıkmasına rağmen Baykal tarafından önerildiği, hatta Nesrin Baytok’un Mersin’den aday gösterilmeyi istememesi ve Ankara Milletvekili olmak arzusunun da Genel Başkan ısrarıyla gerçekleştiği söyleniyor, yazıldı!

Yine 2004 yılında 346 maddelik Türk Ceza Kanunu tasarısı üzerine Ak Parti ve CHP arasında uzun pazarlıklar yapılmıştı. Hatta bu pazarlıklara AKP`den Adalet Bakanı Cemil Çiçek, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Grup Başkanvekili Haluk İpek, Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ile Adalet Komisyonu üyesi Hakkı Köylü ile bir araya geldi. Görüşmeye CHP`den Genel Sekreter Önder Sav, Grup Başkanvekili Haluk Koç ve Adalet Komisyonu üyesi Orhan Eraslan da katıldı. AKP ile CHP`nin uzlaşma arayışında en hararetli tartışmalar zinanın yeniden suç olarak tanımlanması konusunda yaşandı. AKP, zinanın yeni TCK’ da suç olarak düzenlenmesini istedi. AB`nin çok az ülkesinde zinanın suç olduğunu anımsatan CHP`liler ise "Tavsiye etmiyoruz ama ısrarcı olursanız, siz bilirsiniz" dedi.

AKP`lilerin `ailenin bütünlüğünün korunması` açısından bunun önemli olduğunu söylemeleri üzerine de,
CHP`liler, "Madem ailenin korunması amaçlanıyor o zaman şikâyete bağlı suç olmasın. Savcılar doğrudan harekete geçsin" demişlerdi.

AKP’nin zinayı suç saymak üzere 233. Maddeye ilave yapmaya kalması üzerine Deniz Baykal daha sonra arkadaşlarıyla yaptığı değerlendirmede Chp'nin resmi ağzı olarak, "Zinayı bir başka isim altında dayatıyorlar. Önerge verilirse uzlaşmanın bozulduğunu ilan eder Meclis`i terk ederiz. Bu yasa AKP`nin yasası olur, hesabını da AB`ye, kamuoyuna verirler" dedi. Bu açıklamalardan sonra CHP beklemeye çekildi. Ancak tartışmalı maddeler ortak önergelerle değiştirilmeye devam etti. Gözler Genel Kurul`a ve aile hukukunu düzenleyen 233. maddeye çevrildi. CHP, AKP`yi yeni bir denemede bulunmaması konusunda uyardı. AKP`nin tekriri müzekkere ya da ek madde yolunu seçmesi olasılığını değerlendiren Deniz Baykal, arkadaşlarına "Bunun siyasi cinayet, siyasi ahlaksızlık olacağını AKP`ye iletin" talimatı verdi.

AKP`lilerle görüşmeleri sürdüren İzmir Milletvekili Kemal Anadol da, "Tekriri müzekkere olacağına inanmıyorum. Çünkü bu siyasi zina olur" dedi. Ancak AKP bu maddeye söz konusu önergesini vermedi. CHP’nin ısrarlarıyla zina suç olmaktan çıkarıldı. Ya çıkarılmasaydı?

Şimdi video içeriğinde yaşananların ne zamandır sürdüğünü, bu ilişkinin varlığını, söylentilerini birçok kişi yazsa, söylese de (Alev Alatlı vb.) aktörler itiraf etmedikçe bilemeyeceğiz. Acaba Nesrin Baytok’un SHP genel merkezine 1989 da girmesinden ne kadar süre başladı muamma..? Peki, bu yasa görüşülürken gayri meşru ilişki var mıydı? Bu ilişki TCK da zinayı suç olmaktan çıkaran madde konusunda CHP’nin ısrarcı olmasında etkili oldu mu? Baykal tavrını neye göre belirledi?

Görüldüğü gibi sadece iki kişinin mahremi değil bu? Yasamanın çıkardığı yasaları etkilediği bile tartışılabilir! Parti iç meselesini geçtik, meclise üye seçimini etkiliyor. Aktörlerden birisinin kocasının kurduğu şirket daha remi gazetede ilanının mürekkebi kurumadan CHP Genel Merkezinin kırtasiye malzemelerini temin etmeye, İzmir dâhil birçok CHP’li Belediye’nin kırtasiye ve büro malzemelerini sağlayan büyük bir şirkete dönüşüyor.

Baykal, savcıların ifade talebini ret etti. Oysa madem gerçeğin ortaya çıkması ve bu iğrenç komplonun faillerinin bulunmasını istiyor. Ki bunun için videoda görüntülenen mekân neresi? Savcılığa söylemesi gerekmiyor mu? Zira bazı uzmanlara göre kamera elektrik prizinden güç almak üzere oraya monte edilmiş deniliyor. Kablosuz frekans gönderiyor ve azami 100 metre uzakta bir yerlerde bu sinyallerin yakalanması gerekiyormuş görüntüleri kaydedebilmek için. Eee Baykal, “bu komplo iki haftalık” demedi mi? O’na (Mustafa Sarıgül), Buna (hükümet) suç atacağınıza gerçeğin ortaya çıkması için yardımcı olsun. Belki taze parmak izi belki de mobese kameralarından vereceği adres çevresinde yapılacak araştırma ile görgü şahitlerinden bir şeyler çıkabilir. Yoksa çıkmaması daha mı iyi?

Elbette tüm bunların üstüne Deniz Baykal’ın iddia ettiği gibi olayın içinden hükümet çıkarsa bu başbakanın istifasını ve hükümetin düşmesini gerektirir. Bu Baykal’ın aktörü olduğu işten bin kat daha ağır ve ahlaksız iş olur.

Cenk SARIGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.