21 Ocak 2010

Tekel İşçileri Çıkmazı

İzmir Tekel İşçilerinin Ankara Kızılay Sakaryada Açtığı Eylem Çadırı
Tekel ve İşçilerimiz ile İşsizlerimiz
Uzun süredir Ankarada Tekel İşçilerinin eylemleri var. Kızılay, naylon çadır kent oldu. Bu insanlar yaşam seviyelerini koruma mücadelesi veriyor. Çoluk çocuk nöbetleşe Ankara ayazında naylon çadrlara kurdukları sobalarla eylem koymaktalar. Ülkemin her yanından, neredeyse her ilden işçilerin açtığı çadırlar var. Eylemler başladığından beri her sabah oradan geçmeyi, işçilerle çoğunlukla konuşmadan bile olsa onların kalabalığının parçası gözükmek için görev edindim. Bu yazıda hiç taraf tutmadan her iki tarafında gözünden dillendirmek, okurlarımla paylaşmak ve işçiler üzerinden manevra arayışına giren muhalefetinde iktidarında yanlışlarını paylaşmak istiyorum.

Hükümetin savları şöyle; Tekel İşçilerinin aldıkları maaşların çok olduğunu yatarak para aldıklarını söylemektedir. Üstelik “kendilerine verilen 1 yıllık süreye 1 yıl daha eklendi. Şuan çalışmadan 1,5 yıldır bankamatik işçisi oldular. Kendilerine 4C ve 4B olarak iş imkanıda sunuyoruz. İsteyende 41 bin lira tazminatını alabilir. Yetimin, vatandaşımın vergilerini havaya saçamayız” iddiasındadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti özelleştirmenin alt yapısını 90’lı yılların sonlarında hızlandırdı. Özellikle DSP + MHP + Anap eklemlemeli koalisyon hükümetinin çıkardığı TAHKİM Yasası ile hem bunun önü açılmış hemde yabancı sermaye girişine açık bilet kesilmiştir. Tekel İşçilerinin eylem koymasına kadar bu ülkede 34 bin Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) İşçisi özelleştirmelerle dışarda kaldı. Hiçbirisine de Tekel İşçilerine önerilen 4C veya 4B statüsünde iş garantisi verilmedi. Tekel İşçileri kendilerinden önceki çoğu kıdemsiz tazminatsız kapı önüne konulan 34 bin işçiden farklı çünkü 11 bin işçi ile en büyük grup...
TEKEL, devletin Petrol Ofisi, TürkTelekom gibi gelir elde ederken özelleştirme yoluna gittiği teşebbüslerinden değil. Yani geliri –giderinden küçük, ‘devletin sırtına yük’ dediğimiz kuruluşlardan. Bugüne kadar hükümetler buraları yandaş memnun edilecek arpalık görmüş ve kadro şişmiş. Yani 2000 yılı ve öncesi hükümetlerimiz veya hükümet ortakları. Ortalama giydirilmiş maaşları 3 bin liranın üzerinde...
Hükümet eleştirisi; Birkere şunu baştan soralım; ‘2 bin 3 bin arasında maaş neye göre çoktur?’ Bugün insanca bir yaşam, normal bir hayat standardı, dengeli beslenme vb. gelişmiş ülke vatandaşlarının seviyesinde bir idame için bu ücret zaten alt sınırdır. Diğer yandan ‘yetim hakkını yedirmeyiz. Vatandaşımızın vergisini haksız yedirmeyiz’ derken kendinizle çelişkiye düşüyorsunuz zira Süreyi 1 yıl uzatırken bu işçilerin çalışmadan para alacaklarını bilmiyor muydunuz? Bildiğinize göre çalışmadan maaş ödemesini bir yıl yaparak yetim hakkını, vatandaşın vergilerini Tekel İşçilerine peşkeş çektiğiniz söylene bilir mi? İşçiler bu konuda haklıdır. Niye? Siz kime, ‘hiçbir iş yapmadan 2-3 bin tl. maaşla çalışmak sitermisiniz?’ diye sorsanız, kim olsa atlar. İşçinizi çalıştıramadıysanız bu sizin beceriksizliğinizdir.
Bir devlet tüm işleyişine özel sektör mantığıylada bakamaz. Sadece gelir – gider dengesi içinde değerlendiremez. Bundan önce iş akitleri fesh olunan işçilerine vermediği hakları Tekel İşçilerine vermesi hakka uygun olur mu? Vermeyi düşündüğünüz 4C veya + 4B statüsündeki iş garantisi dışındaki ekstra ayrıcalıklar Tekel İşçilerinden önce çıkarılanlarada sağlanmalıdır. Devlet özelleştirme yapar ki biz ekonomisini kapital –liberal düzen içinde yürütüyoruz. Devletimiz Koministte değil, bazı eskileri gibi “herşey devletin olsun, devlet vatandaşa eşit dağıtsın. Parti yöneticileride emekçilerin asalağı olsun” diyemedikleri için her özelleştirmeye karşı çıkılsın. Fakat devlet özelleştirme yapıp, işçisini kapı önüne koduktan sonra ‘güle güle’ diyemez. İşçinin hakkı sosyal devlet özelleştirmesinde pazarlığın ilk sırasındadır. İşçilerin durumu özelleştirme pazarlığında dikkate alınır ve netleştirilir. İş bittikten sonra ‘bunlar ne olacak şimdi?’ şaşkınlığı, cahil devlet icraatıdır.

Tekel İşçilerine Eleştiri;
Devletin işçi için ortaya attığı eleştirileri yukarda belirttik. Bizim duyduğumuz ve tespit ettiklerimiz de var. Çalıştığınız Tekel bünyesini ve işletmelerin durumunu en iyi sizler biliyorsunuz. 1999 yılına kadar yılda 300 bin tütün işlerken bu durum sonrasında 25 bin tona kadar düştü. Yani 14 kat azaldı. Tam on yıldır 14/1 iş yaparak çalışıyorsunuz. Emek yoğun iş azalmasına rağmen maaş azalmadı. Özelleştirmeyi alan firmalar 3 yıl iş garantisi, belli oranda maaş artışı sundular. 1300’e yakın işçiye ihtiyaçları vardı. Fakat sadece 100 kadar Tekel İşçisi devlet kapısını ve az emekle çok maaş cazibesini bırakıp, özelleştirmeyi alan firmalarda işe başladı. Firmalar bu yüzden yeni emekli olmuş, Tekel İşçileriyle 3 yıllık sözleşmeler imzalayarak, kalifiye elaman sıkıntısını atlatmaya çalıştılar. Sorun 2 yıldır görülüyordu, iş akitlerinin süresinin 31/01/2010 tarihinde dolacağıda öyle... lakin harekete geçmek için son 1,5 ay beklendi. Hiç çalışmadan 1,5 yıldır alınan ücretler sırasındada bu mücadele verilebilirdi. Hatta kamuoyunu %100 sağlamak için hükümete şöyle bir çağrıda bulunsaydınız ya,
Biz yatarak devlet parası yemek istemiyoruz. Biz işçiyiz. Evimize alnımızın terini, emeğimizin karşılığını ekmek olarak götürmek isteriz. Bize devletimiz çalışacağımız yer göstersin!” diyerek sorununuzu 1 yıl önce masaya getirebilirdiniz. Geçen 1,5 yılda tüm bu emeksiz maaş almalara karşın, Uluslararası Meslek edindirme fonlarıyla açılan ücretsiz meslek edinme kurslarına katılan Tekel İşçisi sayısı işe 146! Yani 11 bin kişiden özelleştirmeyi alan firmalara geçenleri de sayarsak gelecek endişesi taşıyarak, kendine alan açmaya, iş sahasını genişletmeye çalışanların sayısı ortalama 250...
Tekel İşçilerinden önce özelleştirmeler sonrası açıkta kalan 32 binin üzerindeki işçiden büyük çoğunluğu (21 bin işçi) iş kaybına uğramalarının önüne geçmek için çıkarılan 446 sayılı kanun ile 4C statüsünde çalışmaya başladı. Bugün ülkemizde milyonlarca işsiz var ve tamamına yakını 4C, 4B farketmez bir işe girmeye hazır bekliyor.

Sendikal Eleştiri;
Özelleştirme sonrası dönemde yapılan görüşmelerde sendika yetkilileri önerilen 4/C teklifi için, “Hemen travma olmasın, 4/c’yi sonra değerlendelim” demediler mi? 6 ay öngörülen süre 1,5 yıla çıktığında ise kulaklarının üstüne yattılar. Zira ilgili sendikanın kasasına bu işçilerin maaşlarından kesilen aylık kişi başı 10 tl. cebelloz edildi. Bu toplamda aylık 110 bin, 1,5 yılda 2 milyon lirayı buldu. Sizin sendikal anlayışınız emek üzerine değilde yatarak maaş alan işçilerin üzerineyse bilemeyiz. Süreç belli olmasına rağmen sendika ve konfederasyonlar işe netlik kazandırmak için adım atmak yerine işçilerin eyleme kalkmasını beklediler. Yani sendikaları harekete geçiren işçiler oldu ve işçi örgütleri buna sonradan dahil olmak durumunda kaldılar. Peki işçiler için getirdiğimiz eleştiri sendikalar için geçerli değil mi? Siz üye işçilerinizin emeksiz, çalışmadan devlet kasasından maaş almasını mı istiyorsunuz? İstemiyorsanız bugüne kadar geçen 1,5 yılda neden hiç sesiniz çıkmadı. En azından hükümete bu işçilerin farklı kurum ve kuruluşlara (Karayolları, Orman işletmeleri, Maden işletmeleri vb.) geçmesi için neden hiçbir çabanız olmadı? Sizin sendikal anlayışınızda çalışmadan, emek harcamadan maaş almaktan rahatsız olmak yok mu?

Muhalefet Partisi CHP;
CHP tam bir riya içinde davrandı. Tekel işçilerinin acil, aciz durumunu tekeline alıp, siyasi çıkarı için tepe tepe kullanma eğilimine girdi. Bırakın CHP’i tüm hükümet muhalifi, kesim için bulunmaz bir fırsat gibi değerlendirilmek istendi. CHP geçen 1,5 yıllık süre içinde ses etmedi. Hükümete ‘bu işçileri neden çalıştırmıyorsun?” diye hesap sormadı. Çalışmadan nasıl maaş ödüyorsun, babanın parasını mı dağıtıyorsun, işçi çalıştırmayı bilmiyorsunuz vb. eleştirileri getirmedi. Ama ne zaman Tekel İşçileri meydana indi, hop meydana çıktılar. İşi öyle bir düzeysizliğe bindirdiler ki, 2009 yerel seçimlerinden sonra CHP’li yeni belediyelerin 4500, İzmirde ise 2500 kişiyi işten çıkardığı görmezden gelindi. Tekel İşçileri Sayın Deniz Baykal tarafından genel merkezlerinde kabul edilirken, İzmirli CHP’li belediyelerin kapı dışarı koyduğu işçilere bırakın randevu vermeyi, genel merkez önünde saldırmaya kalktılar. Sadece İstanbul ve İzmirde CHP’li belediyelerin işten çıkardığı işçi sayısı 7 bin dolayında... Tekel İşçileri işçide, CHP’li belediyelerin partizanlarına yer açmak için işten çıkarttıkları bostan korkuluğu mu? Demokratlık mı, işçi ayrımcılığı mı ne bunun adı? İzmirli CHP mağduru işçilerin açtığı çadırın önü neden hep boş kaldı? Onlara alaka gösterilmedi. Yok sayıldılar.
Torbalı ve Tireden de Tekel işçisi arkadaşlarımız kendi haklı mücadeleleri için Ankara yollarını arşınladılar. İyide ettiler. Peki Torbalı belediyesine başkalarının işsizliği üzerine kapağı atanların desteklerine, gazete açıklamalarına ne diyeceğiz? Ben kocaman bir ‘YUH’ diyorum. Siz önce özürlü çocuklarıyla tazminatsız, kıdemsiz kapı önüne konan, onlara yapılan haksızla sahip olduğunuz konumunuzu sorgulayın. Mahkeme kararlarına rağmen yanı başınızda hem kapı dışarı edilen hemde tazminatları ödenmemek için takla atılan durumları kalbinize bir sorun. Burnunuzun dibinde sizinde bir köşesinden alet olduğunuz haksızlığı görün sonra 580 km ötedeki mücadeleye eylem koyma hakkını kendinizde görün. Yoksa çok komik oluyorsunuz. Tıpkı ilçesinde olan haksızlıkları görmezden gelerek, ilçe gazetesinde Tekel üzerinden muhalefet pusatı kuşananaların köşelerinde yaptığı gibi komik durumunuz!

Cenk SARIGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.