25 Kasım 2009

Demokratik Açılım Hataları II

Demokratik Açılım Hataları II
BKNZ;Demokratik Açılım Hataları I, http://cenksarigol.blogspot.com/2009/11/demokratik-aclm-hatalar-i.html
İsmi sürekli değişen ve bana göre yeniden millet olma çabalarını devam ettirebilecek yetiye sahip yegane parti maalesef iktidar partisidir. Maalesef çünkü bazı devlet projelerinin sürekliliği esastır ve her sair partinin iktidarında değişmemesi gerekir. En azından 180 derece değişmemesi beklenir. Türkiye genelini ilgilendirecek bu tip siyasi tasarrufları ne yazık ki, AKP dışındaki partilerimizin hayata geçirmesi zor. Kısaca. “bölgesel partilerin, genel ülke sorunlarını çözmelerini beklemek hayalperestlik olur.” Adına ne derseniz deyin! İster PKK sorunu, ister Kürt sorunu, ister doğu sorunu, etnik sorun, terör problemi vs. adım atmak için, yeniden vatandaşlık veya yurttaş tanımı yapıp etrafında kaynaşmanın tam vaktidir. Yarın yara daha derinleşmeden…

Ortada bir problem var. Bunu kabul etmeyen yok. Kanayan bir yara var kimse inkar edemez. Sebepleri konusunda, sonuçları açısından, çıkış noktası yönünden birçok farklı görüş olsa da varlığı konusunda herkes hemfikir. 25 yıldır kanayan bir yara, terör, OHAL, işkence, kanlı eylemler, hukuksuzluk, etnik bölücülük, Kürt Faşizmi, Türk ırkçılığı, bölünme paronayaları, kardeşin kardeş katili olduğu olaylar sonuçlarını gösteriyor.

Allah insanoğlunu diğer yaratılmışlardan aklıyla üstün kıldı. İnsanoğlunun aklını en ilkel ve ilk kullanma biçimi “Deneme Yanılma” yöntemidir. Hafızamız ve toplumsal hafıza her yanılgıyı kaydederek, doğruya yaklaşmamıza yaramış ve gelecek nesillerin aynı hataları tekrarlamamasını sağlamıştır. Üzülerek söylemek gerekir ki bizim devletimiz veya devlet adamlarımız 25 yıldır terörle veya PKK ile mücadelede aklın en ilkel kullanma biçimi olan deneme yanılma yöntemini bile denememiştir! Sonuç alınamadığı belli olduğu halde ısrarla aynı tarzda yaklaşılan sorunlarımız çözülmek bir yana derinleşmiştir. Oysa bugüne kadar süregelen yöntemler dışında farklı çözüm metotları denenmiş olsaydı elimizde ciddi veriler olacaktı. İstenen, arzu edilen neticeye ulaşmamış olsak bile her deneme bizim için bir deneyim ve doğruya yapılacak hamleye yaklaşmamızı sağlayacak, formülleri verecekti.

Devletimiz 25 yıldır birikmiş, derinleşmiş soruna farklı bir yöntemle çözüm arayışına girdi. Sonuç doğru veya yanlış olsun. Devletimizin yeni yöntemini beğenmesek bile bu bizim için doğruya atılmış veya yaklaştıracak adım niteliğindedir. AKP’yi bu cesur adımından, sorunu çözmek adına aldığı siyasi riskten ve elini taşın altına sokma cesaretinden dolayı kutlamakla birlikte bende ciddi yöntem hataları yaptığını düşünüyorum.

Mahmur Kampı bilindiği gibi en son ülkemize gelen ve her kesimden vatandaşın tepkilerini çeken görüntülere sebebiyet veren geri dönüşlerin yaşandığı BM gözetimindeki bir yerleşkedir. 1999 yılında terör başının çağrısıyla buraya gitmiş, nasıl yorum yaparsak yapalım halen Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyan vatandaşların yoğun olarak ve ser sebil yaşadığı, süründüğü... Buradan ülkeye güya “barış elçisi” kisvesiyle gelenler, normalde Mahmur Kampının sıradan sakinleriydi. Türkiye’ye geldiklerinde birileri sırtlarına terör örgütünün silahlı kanadının kıyafetlerini giydirdi ve otobüs üstünden sempatizan veya halkı selamlamalarını sağladı. Kısa süre sonra bu gelenler rollerine kendilerini öyle bir kaptırdılar ki, sanki çamur ve yokluk içinde yaşam mücadelesi verilen Mahmur Kampından değil de 20 yıldır silahla dolaşmışlar ve dağdan geliyor havasına girdiler. Üstelik hem Barış Elçisi olduklarını söylüyorlar hemde bir terör örgütünün silahlı kanadının üniformasıyla halkın önüne çıkıyorlardı. Tüm Türkiye’de oluşturdukları infialin 10 katını PKK’nın silahlı kanadında oluşturduklarını sanıyorum. Dağda 20 yıldır katillik yapan teröristler bu kişilere kim bilir nasıl ifrit olmuştur!

AKP iktidarı terörü çözmek açısından işe yanlış yerden başlamıştır. 1999 yılında ülkesini bırakıp, Mahmur’a gidenler, giderken sana mı sordu ki, gelirken olay oluyor? Zaten gelenler teröre bulaşmamış insanlar! (en azından devletimiz öyle diyor) peki yurt dışında yaşamak ve sonra dönmek suç mu? Değil. Öyleyse bu insanlar suça, kanlı eylemlere karışmamış olmak şartıyla istedikleri zaman, İstedikleri şekilde ülkelerine dönebilirler. Zaten süreç bu şekilde devam ederse kaç yıl daha bekleyeceğimizi Allah bilir. 15 bin PKK sempatizanı veya kan dökücü suça karışmamış kişi Irak’da, 3 bin Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’da, 2 bin Rusya’da, 4500 kişinin de Avrupa ülkelerinde barındığı tahmin ediliyor. Yani toplamda 25 bin kişinin civarında bir geri dönüşü bu ülke ne kadar bekleyecek? Her geri dönüşte ilkindeki tepki uyandıran görüntüler bizi diken üstünde bırakmayacak mı? Üstelik bu terör örgütünü ve üye sayısını şişirmez mi? Sempatizan, siyasi dışlanmışlar ve siyasi kanadı terörize harekete dahil ederseniz, dünyanın bu sayıda desteği olan bir örgütü halen terörist görmesini beklemek gaflet olmaz mı?

Peki nasıl yapılmalı? Sorusuna bizce çözüm önerimiz şu olabilir; şuan PKK’nın silahlı dağ kadrosunda 5500 üyesinin olduğu tahmin ediliyor. Bunların 2 bin kadarı silahlı eyleme karışmış ve bunların içinden 500’ü askerimiz, vatandaşlarımız ve kamu görevlilerimizin ölümüyle sonuçlanan terör olaylarında aktif olarak yer almış! Eğer sorun PKK’nın silah bırakması ve dağdan inmesi ise asıl sorun bu 500 kişidir. Bunların dönüşünü ne ülke kamuoyu kaldırır nede hukuk sistemimiz (sadece bizim değil, hiçbir hukuk devletinde). Türkiye bu 500 kişiye dolaylı ve el altından yer bulmalıdır. Silahlarını bıraktıklarında Türkiye’ye gelemeyecekleri aşikar. Zaten yıllardır çalışmayan, üretmeyen, iş ve meslek sahibi olmayan teröristlerin geri dönmesi bizim için yeni sorundan başka bir şey doğurmaz. Türkiye bunları gönderecek bir Doğu Avrupa (Slovakya, Slovenya, Romanya, Moldova vb.) ülkesi bulmalı, gerekirse ciddi maddi bedeller, rüşvetler vererek, ülke insanının kabullenemeyeceği terör eylemi suçlarına karışmış bu örgüt mensupları buralara gönderilmelidir. El altından bu ülkenin teröristlere oturma izni, çalışma izni vermesi sağlanarak, PKK dağ kadrosunu oluşturan terörislerin konumlarını yitirmeleri sağlanmalıdır.

Diğer taraftan siyasi ayrılıklar, terör başını çağrısıyla ülke sınırları dışına çıkan ve terör eylemlerine karışmayanlar için ayrı, özel bir düzenleme yapmaya hiç gerek yok! Genel bir af ile geri dönüşleri kendi iradelerine bırakılabilir. Böylece giderken sana sormayanların, dönerken de nasıl ve ne zaman dönecekleri sorun olmaktan çıkar. Zaten insanların başka bir ülkede yaşaması suç değil! Aynı şekilde insanların silahlı eğitim almış olması suç olmadığına göre..! Suça karışmamış, terör eylemine katılmamışların geri dönüşü, pişmanlık yasasından yararlanmasına kimse bir sakınca göremez.

Kısaca AKP sorunu genişletmek yerine, PKK’yı muhatapsız bırakan bir af düzenlemesiyle eğer olacaksa geri dönüşleri kişilerin kendi iradesine bırakmalıdır. Böylece hem devlet statüsü zarar görmez hem de bunca infial uyandıran görüntüleri beklemek ve tekrar yaşamak durumunda kalmayız yada bizi bırakmazlar.
Cenk SARIGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.