Vahdet ve Vahşet Medeniyeti
Bugün dünyada bir medeniyet kavgası
yaşanıyor. Bir tarafta insan, beraber insanca yaşama medeniyeti, birlik
medeniyeti. Bu medeniyet ırkı, dini, dili ve cinsiyeti ne olursa olsun bir
insanın ölümünü kainatın ölümü, bir insanın kurtuluşunu kainatın kurtuluşu
olarak görür.
Diğer tarafta ise menfaati için
öldürmeyi, öldürenlere sponsor olmayı, siyonizmin emrinde olmayı geçim kaynağı
olarak gören. Akan kana, öldürülen mazluma, yakılan kadınlara, zehirlenen
çocuklara aldırmayan zalimler. En fazla kameralara timsah gözyaşı dökerken,
“ölü bedenlerden sızan masum kanı kurumadan” üzerine siyaset tahlilleri, çıkar
hesapları yapan tagutlar.
Bizim medeniyetimiz vahdet, birlik,
kardeşlik, Onlarınki vahşete davet çağrısı yapar. Dün de bugünde yaşananlar,
vahdet medeniyeti ile vahşet medeniyetinin mücadelesidir. Yaşatma ve öldürme
mücadelesidir.
Şeyh Edep’alı’nın Osman gazi’ye
söylediği gibi “Ey oğul, insanı yaşat ki devlet yaşasın” nasihati bizlerinde
referansıdır. Bu öğüt sadece devlet yaşasın diye değil, İnsanlık yaşasın diye
bizlerin dilindedir.
O yüzden bizler Filistin de yaşanan
insanlık katliamını Arapların sorunu görmedik ve görmüyoruz. Mısır da firavun
geleneğinin temsilcileri, meydanları doldurmuş sivilleri tararken, Arakan’da
Müslümanlar sürülür ve diri yakılırken, Mali’de cuntacılar masumları
öldürürken, Somali de sırf siyasi tercihinden dolayı insanlar açlığa mahkûm
edilirken susalım mı? Bunlar uzak doğunun, afrikanın sorunu deyip geçelim mi?
Modern kitapları dolduran reel politik safsatalarının arkasına mı saklanalım? 10
ton maddi menfaat için bir garibin çığlığına sağır mı olalım? İnsanlıktan yana
tavır alıp, bir çift söz etmeyelim mi zalimlere? Haksızlık karşısında susan
dilsiz şeytan mı olamayız?
Sezai Karakoç’un söyleyişiyle;
“Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele
kalmayacak.
Halbuki biz sussak, tarih susmayacak.
Tarih sussa, hakikat susmayacak.
Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar
mesele kalmayacak.
Halbuki bizden kurtulsalar vicdan
azabından kurtulamayacaklar.
Vicdan azabından kurtulsalar, tarihin
azabından kurtulamayacaklar.
Tarihin azabından kurtulsalar, Allah’ın
gazabından kurtulamayacaklar.”
Hak ve hukuk sınırlarını çiğneyerek
insana ve diğer canlılara saldıran zalimdir. Haksız kan akıtan, zulüm, şiddet,
kin, nefret, çatışma, tehdit, öldürme üzerine yürüyenler, aynı zamanda 'Hakk'a
karşı gelmektedir.
Vahşeti temsil ederken isminize,
Siyonist, darbeci, Budist hatta Müslüman demeniz ne ifade eder ki? Değil mi ki
yaptıklarınız vicdanlarda yara açıyor, değil mi ki çocuklar üzerine ilaç
sıkılmış sinekler gibi vahşice can veriyor. Keskin nişancılarınız, düşman
bellediğiniz insanların çocuklarını hedef alıyor. Mısır da 16 yaşında ki Esma’yi
vuruyor, Bangladeş’te 65 yaşında Abdulkadir Molla asılır.
Kendimizi, kendi tarihimizin de karanlık
yüzüyle hesaplaşmalıyız dedik. Dersim de yaşanan trajediyi, yakın tarihin darbe
ve cunta teşebbüslerini masaya yatırdık. Kinle, intikam ateşiyle değil, aklı
selimle, vicdan muhasebesiyle ve birlik aramak üzere haksızlıkları
soruguluyoruz.
Bir taraftan da devam eden acıları
sonlandırma, iradesi koyuyoruz. Bu toprakların çocukları ölmesin, masumlar
arada kalmasın, kan emiciler aç kalsın diye mücadele ediyoruz. devletin yaptığı
hataları sorguluyor, yanlışların üzerine gidiyor, araştırıyor, tekrarlanmaması
için tedbirler alıyoruz.
Biz bunları yaparken, medeniyetimizi
ihya etmeye çalışırken bazılarının PKK’dan bir halk hareketi devşirme çabaları,
üzerine demokratik cübbe giydirme uğraşları iyi niyet değildir. Bulduğu her
fırsatta dağa çıkarım, kan dökerim, can yakarım, yol keserim tehditleri kimse
kusura bakmasın birliğe, vahdete, kardeşliğe yapılan açık saldırıdır.
Biz tüm Müslümanlar, hatta tüm mazlumlar
kardeştir, eşittir, haksızlığa karşı bir
olmalıdır. Derken, birileri Ak Partiyi Kürt düşmanı, Kürtlük karşıtı bir
yerde gösterme telaşına giriyor.
Biz yapalım, inşa edelim, yol olsun,
hastane olsun, hizmet gelsin diyoruz. Çok şükür bir yıldır bölgede kan akmıyor
dedikçe, birileri “SA” lı, ŞARTLI, KOŞULLU cümleler kuruyor.
İnsanımız, Yaşamak, yaşatmak, kalkınmak,
medeniyetimizi kaldırmak sancısı içinde kıvranırken, birilerinin sürekli, barut
kokusuna özlemlerini, kan kırmızısına hasretlerini gündemde tutması ne acıdır.
Nasıl bir pazarlıktır ölüm üzerinden yapılan?
Bu bereketli toprakların kardeş halkları
bir millet olma şuuruyla medeniyetini ayağa kaldırmacıkça, Kürt atlıları Alparslanlar'a katılmadan hiçbir
kapıyı açamaz, Selçuki ruhlu Türkler Selahaddin Eyyübi emrine uymadıkça Kudüs’ü geri alamayız. Zulüm devam eder. Biz
ağlarsak Filistin ağlar, Mısırlı masum vurulur, Afrikalı açlık çeker, Bosnalı
soykırımdan geçer, Arakanlı yakılır, Doğu Türkistanlı sokaklarda katledilir,
Kafkasya bombalanır, Suriye karışır, Suriyeli çocuklar ölür yada yetim kalır. Medeniyetimizin toprakları ve insanları
yağmalanır.
İnsanlık düşmanlarının tavrı
milletimizin kardeşliği ve dayanışmasını, “hemen şimdi” şiarıyla kulak zarını
patlatacak sesle haykırmaktadır. Mazlum coğrafyaların insanlık düşmanları
tarafından fiilen ve resmen işgali bizi birleşip dayanışmaya zorlamıyorsa demek
ki, bizimde zihinlerimiz, gönüllerimiz işgale uğramış demektir. Bir ülke
topraklarının işgalinden çok daha kötü olanı, gönüllerin ve zihinlerinin
işgalidir. Savaş, öncelikle, insanın içinde kazanılır veya kaybedilir.
İstiklal şairimiz Mehmet Akif ne güzel
anlatır;
…Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta
ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte
yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem
aldırırım
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar
kaldırırım!...
Bize kimse güçsüzün, mahsunun, mazlumun,
garibin, ezilenin yanında olduğumuz için ağız dolusu modern öğreti dersleri
vermesin. Reel politik dediğiniz bu dünyaya mahkum olmuş beyinlerin sınırıdır
bizim medeniyetimiz ölümden sonrada bir diriliş olduğunu, o dirilişin bu ölümün
hesabını soracağını bilmekten geçer.
O nur birgün tamamlanır, Yusuf kuyudan
çıkar, İbrahimi ateş yakmaz, bir yetimin AH’ı dünyayı tutar. Üzerinde
doyduğumuz bu topraklar bunu bilir. Bilmeyenler i ise ansızın yakalayacak bir
hüsrandan başka bir şey yoktur.
Harun KARACA
AkParti Milletvekili
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.