29 Mart 2008

Nerde Bu Koministler?

12 Eylül Darebesi öncesi ülkemizde ciddi bir kominist vardı! Ülkede ya Amerakancı, Emperyalist ya da Rus, Çin, Mao’cu olunur, ortası makbul görülmezdi. Bugün jakoben Kemalist, Ulusalcı, Faşist çizgiye gelenlerin çoğu bu eski koministlerden devşirilmiştir. Bakmayın siz şimdi ve dün “Tam Bağımsız Türkiye” sloganları attıklarına, onların Bağımsız Türkiye’si Sosyalist Devletler Topluluğuna bağlı bir ülke olmaktı. Gerçekten, bilerek, düşünerek kominist olmayı bile beceremediler. Eğer becerselerdi şuan harbi sosyalistlerimizde olurdu!

80 darbesinden sonra bana göre 3’e ayrıldılar:
İlk ve büyük kitle Ulusalcı (Devlet fetişisti, Kürtçü, Alevici) gruplar oluşturdu. Devlette yer bulup, kapağı atabilenler faşistleşti, otoriter-totaliter resmi ideolojinin keskin sevicisi oldular (rektör, yazar. Tiyatrocu, yüksek bürokrat, parti başkanı – yöneticisi, sivil toplum lideri vs.). Bulamayanlar Pkk, Tikko, Dev-sol gibi ya etnik milliyetçiğili yada şiidetti önceleyen örgütlenmeleri oluşturdular.
İkinci gruptakiler, demokratik özgürlükleri, insan haklarını önceleyen, ekonomik özgürlükleri savunan, fırsat eşitliğini önceleyen, sosyal adaleti öneren çoğunlukla örgütsüz ama donanımlı kesimi oluşturdu.
Üçüncü kesim ise, halkcılık ve ulusalcılık arasında gidip-gelen, çoğunlukla romantikleşen ruh halleri sergileyen bir durumdalar. Örneğin bu Celal Doğan, Zülfü Livaneli vs.
Bunun dışında gerçek sosyalist olarak kalmayı başaranlarda olmadı değil. Merhum Mustafa Ekmekçi, Kaya Güvenç, Erdal Atıcı, Doğan Tılıç, Yakup Kepenek, Server Tanilli ve Ertan Ünver bu isimler arasında sayılabilir. Lakin harbi sosyalistlerin nesli hızla tükenmektedir. Yaşayanları takip eden bir silsile yok!

Aslında bu en sona saklayıp, kategorize etmediğimiz isimler baştan beri düşünce üreten, kafa yoran, ülkeyi ABD hegomanyasından kurtarıp, Sovyet hegomanyasına sokmayıda kabul etmeyen, Türk Sosyalizminin gelişmesi, oluşması, yerleşmesi için mücadele eden kesimi oluşturdular. Emeği, alın terini, tarihi inkar etmeden bu toprakların kültürünün adaptasyonu, çağçıllaştırlması için uğraştılar.

Gelelim yazımıza attığımız bağlığa, Deniz Gezmiş mahkemede mesleğini soran yargıça “Profesyonel Devrimci” diye cevap vermiş. Bu aslında dünyaya Sovyet yani kominist devrimin ihraçı için çalışan Lenin’in, "devrim yalnızca ‘profesyonel devrimciler’ sayesinde gerçekleşir." İşaret ettiği bir yöntemdir. Bugün bazı dizilerde romantikleştirilen, o gün kendini profesyonel devrimci – kominist olarak tanımlayan insanlar öyle “Tam Bağımsızlık” derdinde felan değildi. Sadece Sovyet Rusya’nın baş düşmanı ABD’ye karşı Varşova Paktı çıkarlarını savunuyorlardı. Masumiyetleri, demokratik tutumlarının olduğunu söylemekte komik olur. Bekaa Vadisinde silahlı eğitim alırlar, yurt basarlar, adam döverler, banka soyarlar, rehin alırlar, çocuk kaçırırlar, haraç keserler, askere, polise, bekçiye kurşun sıkar öldürürlerdi.

Demokratlıkları o kadar dardı ki, ODTÜ de namaz kıldığı tespit edilen öğrenciler öldüresiye dövülür, okuduğu üniversiteden kalkar başka bir üniversitenin yurdu basılır, karşı guruptan sayılan öğrenciler öldürülürdü.
Bu ülkede öldürülen solcular bilinir ama sağcılar bilinmez. Öyle bir dönem yaşandı ki sağcı öğrenciler okulları bırakmak zorunda kaldı. Nefes aldırılmadı. Bu kendini kominist sananlar sistemle kavga ederken, çatışırken sistemi tanıdılar, çözdüler, açıklarını öğrendiler. Zaten yüksek öğretimi öyle ele geçirmişlerdi ki kendi düşünceleri dışındakilerin pek mezun olması mümkün olmuyordu. Sonra hızla devlet içinde kadrolaştılar. Mesela, Ali Kırca sakıncalı diye ordudan atıldı, İsmail Cem tarafından TRT’ye kadrolandı. Sağcılarda derin devlet tarafından kullanıldı. Saf anadolu delikanlıları önce silahlandırılıp, bu koministlerin üstüne salındı. Sonra fail diye yakalanıp, taputluklarda terbiye edildi, mahpuslara dolduruldu. 15-20 yıl sonra hapisten çıkan bu sağcı gençlerin devlet bürokrasisinde, medyada, iş dünyasında sevmeyenleri tarafından kapılar tutulmuştu. Tek bildikleri şey silah sıkmaktı. Eski koministler gibi silahın yanında kalem tutmayıda bilseler tutulan kapıları zorlamaları mümkündü. Tek bildikleri şeyi yapmaya başladılar, silahla iş görmek.

Azıcık mürekkep yalamış solcular kendilerini sorguladı. Tekrar aynı hatalara düşmemek için önlemler almaya çalıştı. Bakın Bahçeli MHP Gençliğini sokaklardan çekti. Karanlık delhizlerle ilişkisi olanların ilişiğini kesti. Dün duvarlara, “Faşist Atatürk, Tek Yol Devrim, Umudun adını faşistlerin beynine kanla yazacağız, ölümüne devrim-ölümüne kominizm, Yaşasın İhtilalci Kominizm, Orak Çekiç Silah Yıldız Bayrağımız vb.

İnsanlar kendilerini nasıl tanımlarsa ben o tanımı kabul ederim. İğrendiğim ise kendilerini tanımladıklarının tersine işler yapan ve içi başka dışı başka davrananlardır. 80 öncesi sokaklarda fink atan koministler şimdilerde nerede? kendini nasıl tanımlıyor? konumları, rütbeleri, mevkileri ne? Özgürlükleri mi yoksa yasakları mı savunuyorlar? Değiştiler mi yoksa takiyye mi yapıyorlar? Bu yüzden mi kendileri dışında ‘değiştim’ diyenleri takiyyecilikle suçluyorlar? Hep merak ederim. Sahi nerede bu koministler? Yer yarılıp içine girmedi ya hepsi...

Cenk Sarıgöl

1 yorum:

  1. uzun cevaba gerek yok ki.tabiki dağlardalar! zalimlerin hesabı bir gün görülecek elbet.

    YanıtlaSil

İnsanlık konuşma ve yazıyla yani iletişimle birlikte teknolojik gelişim sağlayabilmişlerdir. Medeniyet ise bu hasletleri hoşgörü, sevgi ve ahlaklı kullanmakla olur.